Kapitalist sistem köhnedi ve dibine kadar çürüdü. Kapitalist bataklık ve kriz, sonuçlarını, en çarpıcı biçimde toplumsal alandaki çürümeyle, milyonlarca insanı ölüme sürükleyen emperyalist savaşlarla, faşizmle, otoriterleşmeyle, insanın ve doğanın tahammül edilemez boyutlardaki tahribiyle ortaya koyuyor. Bir dünya sistemi olan kapitalizm birçok kez krizler üretip bu krizleri büyük bedeller pahasına atlattı. Varlığını krizlerle sürdüren kapitalizmin ne kadar akıldışı ve çarkı bozuk bir düzen olduğu ortadadır.
Altını çizmekte fayda var. Kapitalistler geçmişte de sisteme yönelik tehditleri, krizleri atlatmak veya ötelemek için Mussolini, Hitler, Franco gibi faşist diktatörleri işbaşına çağırmakta sakınca görmemiştiler. Kapitalizm bugün tarihsel nitelikte bir krizin içerisindedir ve burjuvazi bir kez daha olağanüstü rejimlere ve bu rejimleri hevesle uygulamaktan geri durmayan liderleri sahnenin önüne çıkartıyor.
Biz sınıf devrimcileri, tarihsel deneyim ışığında bu tür adamları iyi tanıyoruz. Kendilerini en büyük olarak, dönemin fatihleri, führerleri, reisleri, tiranları, duçeleri olarak görmekten geri durmayan bu kibirli liderler en temelde sermaye düzeninin çıkarları doğrultusunda çalışırlar. Bir yandan kendi ulus-devletleri içerisindeki işçi sınıfının kazanılmış haklarına saldırarak, krizin faturasını emekçilere ödeten politikaları ortaya koyar, diğer yandan dünyanın farklı bölgelerinde giriştikleri kanlı emperyalist paylaşım savaşlarında emekçilere, yoksul halklara saldırırlar.
Geleceğe dair umudunu yitiren, dünyanın iyiye doğru gitme ihtimali olmadığını düşünen umutsuz kitleler derin bir memnuniyetsizlik, hoşnutsuzluk, iç sıkıntıya sürüklenirler. Bu koşullar altında işçi ve emekçiler otoriter, faşist liderlerin yalanlarına kapılırlar. Ancak kendilerini kurtaracağını sandıkları bu tip liderler onlara, yoksulluk, savaş, zulüm ve acı dışında bir şey getirmezler. Geçici ara dönemlerdeki heyecanlar çok çabuk kaybolur. Geriye ödenmesi gereken büyük bedeller kalır. Çünkü bu tip liderler hem ülkede hem çevre ülkelerde insanları felâkete sürüklemekte tereddüt etmezler. Hamaset, entrika, palavra ve yalanlar bir süre iş görür, sonrası ise acı ve gözyaşıdır.
Örgütlü olma ve sınıf tavrı göstermede gerilere savrulan işçilere gerçekliği göstermek, olup biteni anlatmak konusunda elbette kimi zorluklar yaşanabilir. Tarihsel iyimserliğini ve iddiasını korumak zorunda olan bizler böylesi dönemlerde çok daha iyi donanımlı, sabırlı ve çalışkan olmalıyız. Zihinlerde oluşan bariyerleri aşmada yaşanan zorluklar, kimi zaman can sıkıcı olsa da olumsuz örneklere takılarak yüreğini karartmak yersizdir. Çünkü bu dünyanın birçok yeri yıkımlarla ve felâketlerle sarsılırken birçok yerinde de çeşitli mücadeleler patlak vermektedir. ABD’de, Avustralya’da, İtalya’da, Fransa’da, Arjantin’de, Yunanistan’da ve dünyanın birçok ülkesinde işçiler, emekçiler olumsuz koşulları protesto etmekte, on binlerce kişinin katılım sağladığı grevler ve protesto mücadeleleri gerçekleşmektedir. İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta, Asya’dan Avrupa’ya, Amerika’dan Afrika’ya dek tüm dünyada meydanlar dolmuştur. 2018 1 Mayısı’nda “Yaşasın 1 Mayıs”, “Kapitalist Sömürüye Son” haykırışları tüm kıtalarda ortak talep olmuştur.
Biz sınıf devrimcilerine düşen görev, moralimizi bozmadan, sınırları zorlayan bir gayretle devrimci mücadeleye sarılmaktır. Kapitalizmin yarattığı tarihsel çıkışsızlık ve çelişkiler, işçi sınıfının ayağa kalkmasıyla sonuçlanan bir fırtınaya yol açacaktır. Hayat bu kez bizden yana esen bir fırtınayla altüst olacak, gökler gürleyecek, şimşekler yarılacak ve nehirler taşacaktır. Tarihin akıntısı sarayların kapısına vurduğu vakit, saltanatlar çökecek, fırtına öncesi filizlenen tomurcuklarımız kızıl güllere dönüşecektir. İşte sınıf devrimcilerinin işçi sınıfı içerisinde yürüteceği doğru temellerde, sabırlı, sebatlı çalışmanın sonuçları da bu dönemde meyvelerini verecek!
link: Gebze’den bir işçi, Yılgınlık Yok! Bozuk Düzeni Yıkacağız!, 3 Haziran 2018, https://marksist.net/node/6383
Bu Dünyaya Marx Geldi! /2
Devrimin ve İşçi Sınıfının Şairi: Nazım Hikmet