Kütahya’nın Emet ilçesinde Anadolu Öğretmen Lisesinin inşaatında çalışan iki Kürt işçinin gençlerle tartışması ırkçı hezeyana dönüştü. İşçileri PKK bayrağı açmakla suçlayan faşist grup, topladıkları yüzlerce kişiyle işçilerin şantiyesine saldırıp çadırlarını ateşe verdi. En ufak bir hak aramada işçilerin karşısına dikilen askerler işçilerin çadırlarının yakılmasını engellemediği gibi, yaklaşık 250 kişilik ırkçı kalabalığı dağılmaları için üç saat ikna etmeye çalıştı. Ellerinde sopalarla işçilere saldıran faşist güruha acaba polisin, askerin gücü yetmiyor mu? Olay yerine gelen Kaymakam “bayrak açma gibi bir bulguya rastlamadık” diye açıklama yapıyor. Yani şayet öyle olsaydı o zaman saldırı meşru olacaktı demeye getiriyor. İşçilerin Kürt olması faşist güruh için fazlasıyla bir sebep. Zaten işçiler de can güvenliği gerekçesiyle memleketleri Van’a gönderilmiş. “Koskoca” devlet işçilerin can güvenliğini bir avuç gözü dönmüş faşistten koruyamıyor. Hani polis ve asker can güvenliğimizi koruyordu?
Bu durumu yaratan egemen devletin ta kendisidir. Kürt sorununu baskı ve imha yoluyla çözmeye çalışan egemenler bir taraftan da ırkçılığı tırmandırıyorlar. Gözü dönmüş faşist kalabalık işçilere saldırıyı meşru göstermek için hep aynı tezgâha başvuruyor.
Askerin, polisin ne işe yaradığı bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Grev ve direniş yapan, hakkını arayan işçilere “terörist” diye saldırırken gözünü kırpmayan bu devlet güçleri faşist güruhu ikna etme girişiyor. Öyle ya Sivas’ta da böyle olmuştu! Polisin gözünün önünde 33 sanatçı ve aydın, faşist gerici kalabalık tarafından yakılmıştı. Bu olay da Sivas katliamı davasının zaman aşımına uğramasına denk geldi. Zaten toplu adam yakmanın cezası olmadığına göre kolluk güçlerinin de faşist kalabalığı dağıtmasına gerek yoktu. Aynı olay burada da olabilirdi, çadırları ateşe verilen işçiler yakılarak katledilebilirdi.
Yaşananlar bir kez daha kapitalizmin çürümüşlüğünü gösteriyor. İşçiler, emekçiler örgütlenmediği sürece de bu çürümüşlük, adaletsizlik, yoksulluk ve sefalet insanlığı yok oluşa götürecek. Mısır’da, Tunus’ta, Yemen’de de diktatörler emekçi halka aynı zulümleri yapıyorlardı ancak başlayan halk isyanı diktatörleri devirdi ve halk böyle gelmiş böyle gitmez dedi. İşçi-emekçilere saldıran, Kürt halkını katleden TC egemenlerinin akıbeti de aynı olacaktır. Yaptıkları zulüm yanlarına kâr kalmayacak elbette. Dünyada emekçilerin başlattıkları isyan dalgası bu topraklara da gelecek, işte o zaman, “zaman aşımı” egemenleri ve yardakçılarını kurtaramayacak.
link: Avcılar’dan MT okuru bir işçi, Kütahya’da Kürt İşçilere Irkçı Saldırı, 26 Mart 2012, https://marksist.net/node/2974
Kazanan Ezilen Kürt Halkının İradesi Oldu
Bölüm 14 - Çocuk Emeği