Kürt coğrafyasında dereler kan akıyor. Rüzgâr dağlardan yas taşıyor anaların yüreğine. Toprağın göğsüne vurulan her kazmada üst üste yığılmış bedenlerin kemikleri çıkıyor ortaya. Bir ana taşların altında bulduğu kemikleri bağrına basarak ağıtlar yakıyor gözyaşlarıyla. Feryadlar Dicle’nin sularına, dağların bağrına çarpa çarpa yayılıyor yeryüzüne. Acının tarifini yapmakta zorlanıyor duygular.
Kürt halkı varlığını her ifade ettiğinde egemenler tarafından katliamlara uğramaktan kurtulamadı. Osmanlı’dan TC’ye yok etme geleneği kesintisiz sürdü, devletin kanlı elleri her fırsat bulduğunda Kürdü yok etme yeminine sadık kaldı. “Türkiye Türklerindir” saçmalığı salyalar akıtılarak emekçilere yutturulmaya çalışıldı. “Kürtler bu coğrafyada sadece hizmetçi olabilirler” utanmazlığı pervasızca dillendirildi. Oysaki tarihin gerçekleri direngendir ve asla karanlığın derinliklerinde ebediyen kalamaz…
TC egemenlerinin kanlı tarihinin hangi pisliklerini yazalım, hangisinin miladını verelim? Dersim, Ermeni katliamları, Newala Qasabalar, Güçlükonaklar, köy baskınları, adam kaçırmalar, infazlar, kimyasal silahlarla bombalamalar… Devam edelim; Suphiler, Denizler, İbolar, Mahirler, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi, 1 Mayıslar, Kemal Türkler, Ape Musa, Hrant Dink, öncü işçiler, devrimciler, 19 Aralık ve daha nice katliam TC devletinin haydutluğuyla gerçekleştirildi.
2011’in son günlerinde bu katliamlara bir yenisi daha eklendi. Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde 35 Kürt, bilinçli bir biçimde TC ordusu tarafından katledildi. Ordu, bu bedenleri 47 dakika boyunca bombalama “hakkını” kendinde buldu. Güya bu gencecik bedenler PKK’li gerillalar sanılmış! O meşhur insansız hava araçları komutanlıklara bilgi aktarmış, ama gelen görüntülerdeki “yaşam belirtilerinin” PKK’li olup olmadığını tespit etmenin mümkün olmadığını söylüyor Genelkurmay’ın istihbarat servisi. TC ordusu bu katliamı “orası örgüt elemanlarının çok sık kullanıldığı bir bölge” diyerek haklı göstermeye ve bu yalanı emekçi halka yutturmaya çalıştı. Oysa bu insanlar devletin gözleri önünde kaçakçılık yapıyorlardı. Geçimlerini bundan sağlıyorlardı ve asker bu durumdan yararlanıp mangırları cebe indiriyordu. Bunu herkes biliyor. Haberi duyuran Kürt basın kaynakları Roj TV, ANF ve DİHA’da yapılan açıklamalar PKK militanlarının bu noktayı kullanmadıklarını ortaya koyuyor. Peki o zaman devlet neden olaydan 13 saat sonra bir açıklama yapıyor? Aymaz devletin korkusu kimden? Katil yüzünü gizlemek için mi? Açıkça görülüyor ki Roboski katliamı planlı ve bilinçli yapılmıştır. Saatler sonrasında Genelkurmay’ın yaptığı açıklamalarsa utanç vericidir. Şöyle deniyordu Genelkurmay açıklamasında:
“Örgüt elebaşlarının son dönemde verdikleri kayıplar için gruplara misilleme talimatı verdikleri ve bu doğrultuda özellikle sınır ötesinde Sinat-Haftanin’e takviye maksadıyla çok sayıda ‘terörist’ gönderildiği bilgisi alınmıştır. Çeşitli kaynaklardan alınan istihbarat ve yapılan teknik analizler sonucunda, içlerinde örgüt elebaşılarının da bulunduğu grupların bölgede bir araya geldikleri ve sınır hattındaki karakol ve üs bölgelerimize yönelik saldırı hazırlığı içinde oldukları anlaşılmış ve ilgili birlikler ikaz edilmiştir. Hududumuza yakın karakol ve üs bölgelerimize eylem yapacağına dair istihbaratın artması üzerine, keşif ve gözetleme gayretleri sınır boylarında arttırılmıştır. Bu kapsamda, 28 Aralık 2011 günü saat 18.39’da, Irak sınırları içinde hududumuza doğru bir grubun hareket halinde olduğu İHA (İnsansız Hava Araçları) görüntüleri ile tespit edilmiştir. Grubun tespit edildiği bölgenin ‘teröristler’ tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru hareketin tespit edilmesi üzerine ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21.37-22.24 arasında hedef ateş altına alınmıştır.”
Böylelikle devlet PKK’yi bitirmekten bahsediyor. Son 30 yılda 40 binin üzerinde Kürdü katlederek bu haklı isyanı bastırabilmişler gibi katliamlarını “meşru” gösteriyorlar. Oysa ki öldürüldükçe çoğalıyor bu insanlar, daha da güçleniyorlar.
Ortadoğu’da ve Afrika kıtasındaki halk ayaklanmaları, Suriye’nin içinde bulunduğu durum ve Kürtlerin bölgede statü sahibi olmaya başlaması Türk egemenlerini oldukça tedirgin etmiştir. Bu coğrafyada bulunan Kürt halkı da bu değişim rüzgarından etkilenmiş ve kendi payına düşen özgürlüğü için mücadele alanlarını doldurmaya başlamıştır. Sınıf devrimcileri de Kürt halkının haklı mücadelesinin sonuna kadar yanındadırlar. Dost, düşman bunu böyle bilsin.
Burjuva devletin katliam geleneği biliyoruz ve unutmayacağız. Biliyoruz; “Burjuva devletin sahip olduğu her türden açık ve gizli baskı aygıtından, işçi sınıfına ve ezilen halklara uyguladığı şiddet ve terör eylemlerinden, katliamlardan, savaşlardan ve çatışmalardan kurtulmanın tek yolu, burjuva devletin kendisini ortadan kaldırmaktır” ve bunu yapacağız. KATLİAMLARIN HESABINI BURJUVA DEVLETTEN KESİNLİKLE SORACAĞIZ!
link: Ankara’dan bir MT okuru, Katliamların Hesabını Soracağız!, 27 Ocak 2012, https://marksist.net/node/2913
Ermeni Halkının Acıları ve Egemenlerin Çıkar Çatışması
Bilim Ne Yana Düşer Hocam, Onur Ne Yana?