Sınıflı toplumların yarattığı genel erkek egemen düşüncenin, kadın-erkek eşitliği konusunda en sık başvurduğu argümanlardan biri de kadınla erkeğin doğaları gereği eşit olamayacağı iddiasıdır. Kapitalizm, iş emeğin sömürüsüne geldiğinde, kadınla erkeği hemen her alanda aynı çalışma ortamının içine sürüklemekten geri durmamıştır. Dolayısıyla zekâ, yetenek, beceri gibi konularda, kadınla erkek arasında var olduğu iddia edilen adeta genetik eşitsizliğin hiç de olmadığını bizzat kapitalizm kanıtlamıştır. Ne var ki, bazı feministlerin yapmaya çalıştığı gibi, yaşamı kadınla erkeğin fiziksel güç de dahil olmak üzere her alanda bire bir eşit olduğunu kanıtlamaya çalışan bir yarışa dönüştürmek de bir o kadar yanlıştır. Bu, kapitalizmin emekçi sınıfları burjuva ve küçük-burjuva feminizmi temelinde bölmeye ve sınıf mücadelesinden uzaklaştırmaya çalışırken en sık başvurduğu yollardan biridir. Kadın-erkek eşitliği dendiğinde anlaşılması gereken, kadınlarla erkeklerin her açıdan bir ve aynı olması değil, kelimenin en geniş anlamında tüm dünya nimetlerinden yararlanmada ve kendini özgürce geliştirmede eşit haklara sahip olması, hiçbir ayrımcılığa tâbi tutulmamasıdır. Marksistlerin görevi, temelde fizyolojik farklılıklar olmak üzere birtakım farklılıklar barındırması gayet doğal olan erkek ve kadını, aynı mücadelenin, kapitalizmi yıkma mücadelesinin eşit haklar ve sorumluluklar yüklenen özgür savaşçıları haline getirmektir. Bu mücadeleyi zevkle ve gönüllü olarak sürdüren kadın ve erkek arasında, anlamsız çekişmeler, kıskançlıklar ve yarışlar da olmayacaktır.
link: Marksist Tutum, “Kadınla erkek eşit olamaz” mı?, , https://marksist.net/node/1613