Hatırlanacaktır, üzerinden uzun zaman geçmedi. Tam da Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ilişkin kritik kararının hemen öncesine denk gelen bir zamanda, gerekçeleri hiç de anlaşılmaz olmayan manevralar egemen sınıflar tarafından yürürlüğe konmuş; herkesçe tanınan mafya babaları tutuklanıp, kimileri de yurtdışından getirtilmişti. Hatta gazetecilerden başlayan ve kimi bürokratları da kapsayan uzun listelerle, ucu Yargıtay Başkanına bile uzanan, mafyanın bazı “karanlık” ilişkileri ortaya serilmişti. Düzenlenen bu ilginç isimli operasyonlar esnasında yine şahit olduk ki, önde gelen devlet yetkilileri ve burjuva medya, mafyaya karşı sistematik bir mücadele yürütülüyormuş izlenimi yaratmaya bayılıyor. Halbuki emniyetin yaptığı tutuklamaların tozu dumanı ortalığı sardığında, sayfalarca haberin konusu mafya olmasına rağmen, bunların içeriğinde magazin ağırlıklı dedikodulardan başka bir şey de yoktu.
Düzenli aralıklarla olmasa bile bu türden müsamereleri egemen sınıflar dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bizlere izletiyorlar. Ve bu müsamereler, çoğu kez, medyanın sağduyu sahibi kalemlerinin ve sistemin aklıselim akademisyenlerinin olmazsa olmaz bir çağrısıyla tamamlanıyor: mafyaya karşı hukuk devletini güçlendirilelim!
Tıkır tıkır işleyen bir hukuk sistemi ve “basiretli” yöneticilerle mafyayı yok etmek gerçekten de mümkün mü acaba? Mesele bu kadar basit mi? Yoksa daha derinlerde yatan sebepler, o hukuku ve o yöneticilerin ne yapacaklarını belirleyen daha temel faktörler midir mafyayı da yaratan?
Ankara Ticaret Odasının yaptırdığı araştırmada, bugün Türkiye’de yeraltı ekonomisinin büyüklüğünün, 238 milyar dolar olan milli gelirin dörtte birine ulaştığı, yani 60 milyar dolar civarında olduğu ifade ediliyor. Bu rakam Türkiye’nin 2004 yılı bütçesinin yarısından fazladır. Birleşmiş Milletlerin yayınladığı bir rapora göre ise, çokuluslu suç örgütlerinin yasadışı faaliyetlerinden elde ettikleri gelir yıllık 1 trilyon dolar civarında. Yani neredeyse dünyadaki en yoksul 3 milyar insanın toplam geliri kadar. Bu devasa rakamlar da ortaya açıkça koyuyor ki, mafya ne Türkiye’de ne de dünyada istisnai ya da arızi bir olgudur. Bu yüzden reformistlerin bu türden çağrıları boşuna ve ikiyüzlüdür. Mafyaya karşı mücadele hukuk devletiyle sağlanacakmış! Kimin devletinde? Kimin hukuku ile?
Mafya nereden doğar?
Kapitalist üretim genelleşmiş meta üretimidir. Bu yüzden kapitalizm mümkün olan her şeyi metalaştırır. Ancak kendi geleceğini tehlikeye sokacak, istikrarsızlık yaratacak ürünler ya da faaliyetler için bazı kısıtlamalar da getirmek zorundadır. Bu kısıtlamaları ve yasakları da kendi zor aygıtı, yani devleti aracılığıyla uygular. Uymayanlar cezalandırılır. Yine de, yukarıda belirtilen rakamların ortaya net bir biçimde koyduğu gibi, kapitalizmin uzun vadeli yararı ve istikrarı için yasakladığı ve kısıtlılar listesine aldığı mallar, hizmetler, birilerince üretilir ve pazarlanır. Yani tek tek kapitalistler için sistemin genel çıkarıyla uyumlu olmayan çıkarlar söz konusu olabilir ve onlar bunu hayata geçirmekten kaçınmazlar. Çünkü kâr ve sermaye birikimi, kapitalistler arasında rekabeti, rekabet ise yasal ya da yasadışı her türlü yolu kullanmayı gerektirir.
Bu durum, kapitalizmin çelişkili yapısı içinde anlaşılmaz değildir. Sonuçta kapitalist ekonominin doğası anarşiktir ve bir kapitalistin her şeyden önce gelen motivasyonu kendi sermayesini büyütmek için mümkün olan en yüksek kârı en kısa süre içerisinde elde etmektir. Bu yüzden yasal alanda faaliyet gösteren kapitalistlerin yasadışı ilişkilere bulaşmayacağını varsaymak budalalık olur. Kapitalistler açısından yasal ya da yasadışı alanın arasında bir ayrım yapmak anlamsızdır. Yasadışı faaliyetleri ile belirli bir düzeye geldikten sonra işlerinin bir bölümünü yasal alanda sürdürmeye başlayanlar olduğu gibi, ihtiyaç duyduğunda yasadışı yollarla etkinliğini sürdüren kapitalistler de söz konusudur. Zaten mafya ekonomisinin ulaştığı düzey başka türlü açıklanamaz; kapitalistler faaliyetlerini, olabildiği ölçüde yasal, olmadığı yerde yasadışı yollarla gerçekleştirmektedirler.
Mafya Ne Tip Faaliyetlerle İştigal Eder?
Mafya dendiğinde akla ilk gelen faaliyetler; uyuşturucu, silah kaçakçılığı gibi işler olsa da, ithali yasaklanan ya da kısıtlanan malların ülkeye sokulmasından, sendikal anlaşmazlıklarda patronların sendikayı sindirme faaliyetlerine kadar pek çok alanda bu örgütler arz-ı endam ederler. Hele ki “küreselleşme çağı”nda mafyanın faaliyetleri iyice çeşitlenmiştir; nükleer madde kaçakçılığı, teknoloji hırsızlıkları, marka taklitleri, kara para operasyonları, insan kaçakçılığı bunlardan sadece birkaçıdır.
Birçok kapitalist, “geciken tahsilât” sorununu “çek-senet mafyası”yla çözer. Burjuva devletin yargı organlarına intikali halinde pis kokuların yayılacağı, rüşvet vb. şeyler içeren işlerinde de patronlar hakem olarak “mafya”yı arabulucu yaparlar. Denetim altında tutulan, dolayısıyla kazancı yüksek olan, kumarhane, genelev ve benzeri yerlerin işletmeciliğinde de mafya patronlarının hâkimiyeti görülür.
Mafyanın bir diğer önemli faaliyet alanı devlet eliyle dağıtılan rantlarla ilgilidir. Devlet ihalelerinde, devlet bankası kredilerinin dağıtılmasında, ihracat, üretim teşviklerinde, özelleştirme ihalelerinde mafya, ihaleye girişleri engellemek ya da ihalenin belli bir firmada kalmasını sağlamak üzere devlet görevlilerini “ikna etmek” suretiyle çeşitli etkilerde bulunur ve payını alır. Ya da, devlet bankası kredilerinin belli kişilere kullandırılmasında aracılık etmek, anlaşmalara hakemlik etmek, sırasında bizzat kredi kullanmak yoluyla da devletin sağladığı ranttan nasiplenir. Hazine arazilerine el konulması ve bunların pazarlanması, ya da inşaat izni olmayan yerler için hileyle ruhsat alınması, mafyanın devlet üzerinden elde ettiği kazanç kapılarıdır. Bütün bu işleri gerçekleştirebilmek için elbette mafya bürokrasi içinde kendisi ile işbirliği yapan unsurlarla da birlikte çalışır.
Kapitalist toplumda zor kullanma tekeline, kapitalistler adına onların devleti sahiptir. Diğer kapitalistlerden farklı olarak mafya, yasadışılığı gereği, silahlanmak durumundadır. Ancak bu durum her koşulda devletle mafyayı karşı karşıya getirmez. Siyaset erbabı, polis, savcı vb. ile işbirliği halinde faaliyetlerini sürdüren mafya, kapitalistlerin genel çıkarlarının savunucusu ve kollayıcısı devletle de iç içe geçmiştir. Çünkü yasadışı işlerini sürdürülebilir hale getirebilmek için devletin içinde yuvalanmak zorunda olan mafya gibi, devlet de, kendi bekasını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu kimi yasadışı işleri hayata geçirirken mafyayı kullanır.
Terörle mücadele adı altında sürdürülen kontrgerilla faaliyetlerinde kullanılan paramiliter grupların bir ayağının mafyada bir ayağının da devlet içinde olduğu, dünyada da, Türkiye’de de iyi bilinmektedir. Örneğin Güney Amerika ülkelerinde mücadele eden devrimcilerin karşısına çıkarılan karşı-devrimci güçlerin, uyuşturucu ticaretinden elde edilen gelirlerle finanse edildiği, ABD mahkemelerinde bile belgelenmiştir. Benzer örnekler Kürt halkına karşı yürütülen savaş sırasında Türkiye’de de yaşanmıştır. Başbakanlığın örtülü ödeneğinden trilyonlarca liranın kimseye hesap verilmeksizin aktarıldığı kontrgerilla içinde görev almış ülkücülerin, uyuşturucu trafiğinde köşe başlarını tuttukları herkesin malumudur. Bir kısmı PKK karşıtı kontrgerilla faaliyeti finansmanında kullanılmak bir kısmı da şahsi hesaplara geçmek üzere, mafyatik ekonomik ilişkilerle sağlanan gelirler devletin koruyucu kanatları altında elde edilmiştir.
Mafya örgütleri ve dolayısıyla üyeleri sanıldığı gibi başıboş değillerdir. İstediklerini keyiflerince yapan haydutların devri çoktan kapanmıştır. Kapitalizm haydutluğu da kendisi için yaptırır. Dünyadaki bütün gizli servisler, başka bir ifadeyle devletler, hiyerarşik bir biçimde örgütlenmiş olan mafya örgütlerini tepeden kontrol ederler.
Mafya Sadece Az Gelişmiş Kapitalist Ülkelere Özgü Bir Sorun Değildir!
Bir dünya sistemi olan kapitalizm kendi bağrında taşıdığı mafyatik özü her yere götürmüştür. Gelişmiş kapitalist ülkelerde mafya yok mu? Elbette var. Hem de diğerlerine göre kat kat büyüğüyle var. Örneğin, mafyanın isim babalığını yapan İtalya’da, mafya ekonomisinin büyüklüğü milli gelirin yüzde yirmisine yakın. Milano Ticaret Odasının araştırmasına göre, mafyanın İtalya’daki yıllık cirosu yaklaşık 133 milyar dolar.
Dünya mafyasının kontrol ettiği toplam sermayenin 8,4 trilyon dolar olduğu ve bunun %70’inin ABD mafyası tarafından kontrol edildiği tahmin ediliyor. Dünyada kara para dolaşımının ve aklanmasının sağlandığı 55 mali cennet var. Örneğin Cayman Adaları dünyanın beşinci büyük bankacılık merkezi. Bu adadaki banka ve şirket sayısı, nüfustan bile fazla. Bu malî cennetlerden yönetilen para hacminin en az 3 trilyon dolarla dünyanın toplam gelirinin yüzde 15’ini bulduğu sanılıyor.
Büyük bankalar da, off-shore bankacılığı adı verilen sistemle, hem yüksek komisyonlar karşılığı kara para aklıyor hem de bu yolla elde edilen gelirlerle mafya örgütlerini finanse ediyor. Kara para bankacılık sisteminde aklanarak dolaşıyor ve hem yasal faaliyetlere (yani kapitalizmin güya temiz para kazandığı faaliyetlere) hem de yine yeraltının finansmanına akıyor. Kara paranın makbul yatırım araçları arasında devlet tahvilleri, hazine bonoları var. Pek çok ülkede mafya örgütleri devletin önemli borç kaynağı durumunda ve böylesi araçlar vesilesiyle hükümetlerin kısa vadeli ekonomik politikalarını belirlemede dahi etkili oluyorlar.
Tayland’da uyuşturucudan elde edilen milyarlarca dolar mafya tarafından tekstil sanayiine yatırım yapılarak değerlendirilmiş durumda. Çin mafyası kara parayı serbest bölgeye akıtıyor ve yıllık iş hacmi 200 milyar dolar civarında. Rusya’da 1300 civarında olduğu tahmin edilen, birbirlerine karmaşık ilişkilerle bağlı mafya örgütleri ekonominin yüzde 40’ını, 35-40 bin işletmeyi, en az 400 bankayı kontrolünde tutuyor. Kimileri bu yüzden Rusya’daki sisteme “mafya kapitalizmi” diyor. Bu tanımlama gerçekliğin bir yönüne işaret etse de Rusya’da, Kolombiya’da ve daha pek çok ülkedeki mevcut sistemleri “mafya kapitalizmi” olarak niteleyenler aslında mafya ve kapitalizmin genelde nasıl iç içe geçtiğini anlamıyorlar.
Tüm bu anlatılanların ve yukarda belirtilen verilerin işaret ettiği gerçeklik, sistemin niteliği gereği oluşan ve kısaca mafya adı verilen yapıların kapitalizmin hamurunda var olduğu ve kapitalizm yıkılmadığı sürece ortadan kalkmayacağıdır. Bugün mafya ve kapitalist devletler aynı bütünlüğün parçalarıdır ve birbirlerinden ayrılamazlar. Yani mafya örgütlerinin faaliyetleri devletlerin engellemek isteyip de engellemeyi başaramadığı faaliyetler değildir. Mafyaya yönelik çeşitli dönemlerde düzenlenen operasyonlarsa mafyayı ortadan kaldırmak amacıyla değil, devletin mafya üzerindeki denetimini pekiştirmek için yapılır. Yıllardır yapılan tutuklamalara ve “çökertilen” mafya örgütlerine rağmen yeraltı faaliyetlerinin artarak sürmesi, kapitalistlerin niyetlerinin mafyayı ortadan kaldırmak olmadığının en açık göstergesidir.
Kapitalist sistemin lümpenleştirdiği ezilen kesimlerin bağrındaki öfkeyi kullanarak yine sistemi besleyen bir mecraya akıtan mafya örgütleri özellikle kapitalizmin kriz dönemlerinde popülerleşirler. Kapitalizm kendisine yönelecek tehdidin bir bölümünü böyle kontrol etmeye çalışır. 1930’ların Amerika’sında etkinliği yükselen mafyanın bu durumu tesadüfî değildi. Bu yüzden bugün de, sefaletin ve toplumsal adaletsizliğin kırbacı altında yaşayan yoksul gençler, kurtuluşlarını, televizyon dizilerinden görerek özendikleri, delikanlılıklarıyla mafyada boy gösterebilenler gibi olarak sağlayacaklarını sanıyorlar. Gerçek hayatta buna yeltenenlerin her birinin, sırası geldiğinde böcek gibi ezildiklerini bile bile üstelik. Sebebi de çok açık. Çünkü bugün onların yanılsamalarını dağıtacak ve mafyanın yerine onlara umut olacak başka bir güç ortada yok.
İşçiler içinde yaşadıkları insanlık dışı toplumsal sistemi değiştirmedikçe, hiçbir şekilde kendi yaşam koşullarını da değiştiremezler. Bu yüzden, bu toplumda var olan her türlü melanetle mücadelenin kapitalizme karşı mücadele denizine akmadıkça bir sonuç elde edilemeyeceği iyi kavranmalıdır. Gün geçtikçe insanlığı daha büyük sorunlarla yüz yüze bırakan kapitalist sistemin ideologları ne kadar yanıltmaya kalksalar da, mafyayı da kapitalizm yaratmıştır. Mafyasız bir kapitalizm olamaz. Devleti mafyayla daha yoğun bir mücadeleye çağırmak devleti de mafyayı da anlamamaktır. Bilmeliyiz ki, mafyanın varlığını, iyi işlemeyen hukuk düzenine ya da ahlakı bozuk yöneticilerin rezilliğine dayanarak açıklamak masum bir yanılgının sonucu değildir. Kapitalizmin papazları, pis kokuların ayyuka çıktığı böylesi zamanlarda sistemin iyileştirilebilir olduğu yanılsamasını işçilerin zihninde yaygınlaştırmak için bu görüşleri dillendirmektedirler.
Yaşlı kapitalizm çürüyor ve kapitalizm dâhilinde hiçbir sorunun gerçek çözümünün sağlanamayacağı gerçeği insanlık için tek kurtuluş yolu olan sosyalizme olan ihtiyacı yakıcılaştırıyor. Geçen yüzyılın başlarında sosyalistlerin öngördükleri ikilemin bugün en somut halleriyle yüz yüzeyiz. Kapitalizm insanlık arabasının yönünü barbarlığa doğru kırmıştır ve uçurumdan aşağı son sürat sürmektedir.
link: Nazım Yıldırım, Mafya Kapitalizmin Hamurundadır, 14 Şubat 2005, https://marksist.net/node/1324
Sesimiz çıksın artık, suskunluğumuzu bitirelim!
Soğuk kış günleri, burjuvazi ve ölüm üzerine