Suriye sınırına döşenmiş olan mayınlı arazinin temizlenmesi ve bu arazinin nasıl kullanılacağı tartışmaları iyice alevlendi. Mayınları kim temizleyecek? Temizlenmiş arazi nasıl kullanılacak? Bu tartışmalar işçi-emekçi kitlelerden ve bölge halkından bağımsız olarak yürütülüyor. Egemen sınıfın siyasal temsilcileri tartışmaya devam ederken, Meclise sunulan mayın tasarısı AKP milletvekillerinin onayıyla kabul edildi.
Burada şu soruyu sormak gerekmez mi: Neden o araziye mayınlar döşendi? Mayınlı arazinin varlığı kimlerin işine yarıyordu? Bugün değişen nedir ki mayınların temizlenmesine karar veriliyor? NATO’nun direktifleri doğrultusunda TC hükümeti 2011 yılına kadar bu bölgeyi mayınlardan arındırmak zorunda. Ayrıca mayın döşemek temizlemekten daha kolay olsa gerek ki TC ordusu bu zahmetli olan temizleme işini üstüne almak istemiyor.
Temizleme işine o toprakları uzun bir süre kullanması karşılığında İsrail’in de talip olduğu ortaya çıkınca kıyamet koptu. Bu tartışmaların öncesinde yaşananlara dikkat çekmek gerek asıl olarak. Hakkâri’de yola döşenmiş mayınların patlaması nedeniyle askerlerin yaşamını yitirmesi sonucu Kürtlere ve DTP’lilere yönelik baskılar arttı ve milliyetçilik yine körüklenmek istendi. Kürt ulusal sorununun barışçıl temellerde çözümünün dillendirildiği bir dönemde sözümona “çözüm getireceğiz” diyen AKP hükümeti ve cumhurbaşkanı Hakkâri’de yaşananları göstererek “Mayınlı saldırı kalleşliktir” demeye başladı. Nedense ateşkes sürecinin yaşandığı dönemlerde ölen asker sayısı artıyor. Hem de mayınlı saldırı sonucu! İyi de yıllardır kendilerinin yapmış oldukları şey aynı değil mi? Bugün temizleyelim dedikleri mayın döşeli arazi nedeniyle kaç kişi yaşamını yitirdi, kaç insan sakat kaldı? Bir toprak parçasına tohum yerine niçin mayın ektiler? Neden Suriye sınırı ya da neden Kürtlerin yoğun olduğu sınır bölgeler?
Her burjuva devletin kalın kırmızıçizgilerle çizilmiş sınırları bulunmakta. Bu mayın tarlaları da olsa olsa komşu ülkeyle aralarına koymuş oldukları bariyerlerdir. Egemen sınıf kendi sömürü düzeninin devamı için “ulusal güvenlik” adına mayınları döşedi. Hakkâri’de yaşananlar karşısında “mayınlı saldırı kalleşliktir” diyenler kendilerinin yıllardır yaptıklarına “vatan savunması” diyebiliyorlar.
Parlamentodaki Kürt milletvekilleri çatışmasızlık sürecinin uzatıldığı bu süreçte sorunun barışçıl yollarla çözümü için operasyonların ve baskınların durdurulmasını istediler. Fakat egemen sınıfın temsilcileri “silah bırakması gereken ordu değil” diyerek ne kadar barış istediklerini, ne kadar sorunun çözülmesi için adım attıklarını gösterdiler. Mayınlı arazinin temizlenmesi için yapılan tartışmalar devam ederken “mayınlı saldırı kalleşliktir” diyen cumhurbaşkanı, devletin döşediği mayınlar yüzünden ölenleri, sakat kalanları düşündü mü acaba? Ya da yıllardır sürdürülen haksız savaş nedeniyle ölen on binlerce insanın yaşam hakkı yok muydu? Mayınlar sonucu ölümler sadece ordudaki askerlerde mi oldu? Askerlerin kendilerini mayınlara karşı koruyabilecekleri mayın detektörleri var. Fakat sınır bölgesindeki halkın mayın tarlalarında yaşananlara son vermesini engelleyecek hiçbir cihazları yok. Halkın mayınlar nedeniyle ölmesi kalleşlik değil mi?
Neden mayınların temizlendiği alanın bölge halkı tarafından tarım için kullanılması gündeme gelmiyor? Egemenlerin çıkarı neyi gerektiriyorsa öyle yapılıyor.
Egemen sınıf kendi çıkarları gereği dünyayı kan gölüne bile çevirmeyi göze alabilmektedir. Atom bombalarıyla, her türlü nükleer ve konvansiyonel silahlarla insanlığı ve doğayı yok oluşa sürükleyen egemen sınıf, kalleşlikten bahsediyor. Oysa asıl kalleşlik onların ezilen ve sömürülen kitlelere karşı yaptıklarıdır. Mayınlı bölgeye ilişkin başlayan tartışmalarda şunu çok iyi bilmek gerekiyor: her ulusun egemen sınıfları kendi sınıf çıkarlarına göre politika yapıyor. Mayınlı arazinin temizlenmesinde olsun, Kürt sorununun çözümünde olsun, egemen sınıf ve onun temsilcileri kendi menfaatlerine göre hareket etmeye devam ediyorlar. Onlar toplumsal çıkarları değil kendi sınıfsal çıkarlarını düşünüyorlar. O nedenle yaşananlar karşısında somut sormak gerek soruyu; bu tartışmalar, bu politikalar, bu mayınlar kimin işine yarıyor?
link: MT okuru bir metal işçisi, Mayınlar Kimin İçin?, 11 Haziran 2009, https://marksist.net/node/2145
Kadıköy’de “ÖSS Duvarını Yıkalım” Mitingi
BDSP’lilere Yapılan Saldırılar Protesto Edildi