Ben bir Kürt genciyim. Bugüne kadar iktidara her kim geldiyse Kürtlere karşı yürütülen imha ve inkâr politikasını devam ettirdi. AKP de farklı vaatlerle iktidara gelmesine rağmen sonunda aynı çizgiye geldi oturdu.
Hatta son birkaç seneyi alırsak öncekilerden beter saldırdı Kürtlere. Haklarımızı tanımak bir yana bizi asimile etmek için elinden geleni yaptı. Dini inançlarını kullanarak, muhafazakâr Kürtlerin desteğini almaya çalıştı.
“Kürt sorunu benim sorunum, Kürt açılımı yapacağız, Kürtlerin muhatabı benim” dedi, fakat sonuçta Kürtlere acıdan, gözyaşından başka bir şey vermedi.
Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinde Kürtlerin iradesine ve HDP’nin başarısına tahammül edemedi. O günden beri kendisiyle aynı düşünmeyen, ona pürüz çıkaran, muhalefet eden herkesi cezaevlerine atıyor. HDP’nin başarısını hazmedemeyen Erdoğan, “ben bu seçimi tanımıyorum” diyerek ülkeyi kaosa sürükledi. Ardı ardına patlayan bombalar, barış isteyenlere düzenlenen saldırılar ve gözaltılar, aydın ve demokrat kesimlerin, muhalif yayın organlarının susturulması derken, yeni bir seçime giderek tek başına iktidar oldu. AKP iktidarı ne Kürtler ne de diğer halklar için diktatörlükten başka bir şey değildir. Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de yüzlerce sivil katledildi, bodrum katlarda diri diri yakıldı. Yetmezmiş gibi Kürtlerin iradesi yok sayılarak, Kürt halkının oylarıyla seçilmiş vekiller cezaevlerine atıldı, onlarca belediyeye kayyum atandı.
Kürtler, tek adam rejiminin kurulmasının önünde bir engel olarak görülüyor. Bu yüzden de Kürt hareketini boğmak için her yola başvuruluyor. İktidarın tekçi referandum sloganları bile niyetini hemen anlatıyor. AKP’nin tekleştirme, yok sayma, Türkleştirme politikasına karşı, referandumda bir Kürt genci olarak ben de HAYIR diyorum.
link: İstanbul’dan genç bir işçi, Bir Kürt Genci Olarak Hayır Diyorum!, 27 Mart 2017, https://marksist.net/node/5551
Karanlık Gidişatı Aydınlığa Çevirebilmek İçin Hayır!
AKP’nin “Evet”e İkna Sıkıntısı