Bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalist toplumda da egemen olan bir sınıf bulunmaktadır. Bu sınıf özel mülkiyet temelinde örgütlenir. Siyasal ve iktisadi olarak egemen olan bu sınıfın gözünü kâr hırsı bürümüştür. Ne var ne yoksa her şeyi paraya çevirmek ister. İçtiğimiz suyu, yaktığımız odunu, kömürü vb. doğa bize sunduğu halde, biz bunları kullanabilmek için yüksek paralar ödemek, emek gücümüzün karşılığında kazandığımız parayı vererek bunları satın almak zorunda kalırız. Günümüzde doğada hazır olarak var olan doğalgaz yine bizlere parayla satılmakta.
Doğalgazın evlere dağıtımını İstanbul’da İGDAŞ yapıyor. Fakat ev ve iş yerlerine doğalgaz tesisatının döşenmesini İGDAŞ’dan yetki almış olan firmalar yapmaktalar. Doğalgazın yeni girdiği bir bölgeyi inceleyecek olursanız her sokakta en az bir tane doğalgaz firması görürsünüz. Bu firmalar küçük işletmeler halinde mantar gibi çoğalmaktalar. Bu firmalarda çalışan insan sayısı fazla değildir. Bir firmada 8-10 çalışan görürsünüz. Fakat İstanbul geneline baktığımızda binlerce insanın bu iş kolunda çalıştığını görürüz.
Çalışan işçilerin birçoğunun sigortaları yatırılmamaktadır. Zaten bu firmaların İGDAŞ’tan yetki alabilmesi için yetkili bir mühendis, bir kaynak ustası ve bir tane de iç tesisat ustası olması yeterlidir. Sadece bunların sigortaları ödenmektedir. Diğer çalışan işçilerin sigortaları ödenmemektedir. Genel olarak baktığımızda bu işkolunda binlerce sigortasız çalışan işçi vardır. Hiçbir sosyal hakları yoktur. İşe gidip gelmek için bırakın servisi, yol parasını işçi kendisi karşılamaktadır. Çalışma saatleri düzensizdir. Sabah işe başlarlar fakat akşam saat kaçta işi bıraktıkları belli olmaz. Hafta sonu tatili diye bir şey zaten yok. İşverenin insafına kalmıştır. Yani anlayacağınız bu sektörde çok yoğun bir sömürü yaşanıyor.
Bir işyerinde işverenin kim olduğu bellidir. Bu iş kolunda da patron bellidir. Ama bir de belli olan patronun dışında patronlar vardır. Genel olarak doğalgaz tesisatı ev ve iş yerlerine yapıldığından ve iş 2-3 gün içerisinde bitirildiğinden her gün en az iki patronla çalışırsın. Yani patron birken bin olmaktadır. Ev sahibi seni parayla satın almış gibi davranır. Sanki işi firmaya değil de sana vermiş gibi hareket eder. Ve bu nedenle, bu tür işte çalışan işçiler her gün en az iki patronla çalışmış olurlar.
Müşteri memnuniyeti her zaman önemlidir. Ve müşteri her zaman haklıdır! Senin haklı olman diye bir şey yoktur. İşi kısa zamanda bitirmen gerekmektedir. Yorulmuşsun, hastalanmışsın, yakının ölmüş vs. hiçbir önemi yoktur. Bunların mesai saatleri dışında düşünülmesi ve yapılması gerekiyormuş! Sanki mesai saatleri dışında zaman bırakıyorlarmış gibi. Çalışanların birçoğunun psikoloji bozulmuş, sinirleri harap olmuş durumda. Ayrıca bir sorun olduğunda sorumlu işi yapan kişidir. Sorunun ne olduğunun önemi yoktur.
Küçük işletmeler olduğu için işverenle çalışanlar arasındaki diyaloglar zaman zaman değişmektedir. İşveren işine geldiği zaman abi, kardeş, arkadaş gibi hareket ederken, işine gelmediğinde birden işveren olduğunu hatırlatır. Sana ihtiyacı olduğunda duygu sömürüsüne başlar. İhtiyacı olmadığında diğer sektörlerde olduğu gibi onun gözünde bir böcekten farkın yoktur. İlişkiler dejenere olmuş durumda. Konuşmalarda sıklıkla kullanılan argo kelimeleri duymamak için sağır olmak gerekir.
Anlattıklarım sadece doğalgaz taahhüt iş koşullarına mı özgü? Hayır! Bu anlatılanlar bir bütün olarak tüm işkollarının sorunları. Çalışan, üreten, sömürülen sınıfın sorunları. Bu nedenle bir işkolunun değil işçi sınıfının sorunları olarak görmeliyiz. Bu sorunlar, tekstilde makinasının başında elbise diken Ayşe’nin, metal işinde çalışan Mehmet’in, maden ocağında kömür taşıyan Ali’nin, Adana ovasında pamuk toplayan Fatma’nın ve nicelerinin... Yani bu sorunlar hepimizin.
Biz, ne zaman birlikte hareket etmeyi öğrenirsek, ne zaman bir sınıf olarak örgütlenirsek ve mücadele edersek ve ne zaman ki sermaye düzenini yerle bir ederek işçi sınıfının iktidarını kurarsak, ancak o zaman toplum olarak bu sorunlardan kurtuluruz.
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!
link: Avcılardan bir MT okuru, Ben Doğalgaz İşçisiyim, 2 Mart 2006, https://marksist.net/node/952
Burjuvazinin Demokrasi Oyunu
Faşizm: Burjuvazinin Kanlı Diktatörlüğü