“Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir” demiş işçi sınıfının büyük önderleri… Gerçeklerin tersyüz olduğu bugünlerde, bu gerçeğin de üzeri karalanarak pek “demokratik” koronavirüsün zengin fakir ayırmadan insanlığı bir potada eşitlediği söyleniyor! Devlet büyüklerinin, bakanların, gösteri dünyasındaki isimlerin bile koronadan “kaçamadıklarını” öne çıkartıp salgının sınıflar üstü olduğu aldatmacasına inanmamızı bekliyorlar. Oysa kapitalistlerin krizini örtmenin bahanesi haline gelen Covid-19, iki sınıf arasındaki keskin ayrımın dünden daha net bir şekilde ortaya serilmesine vesile oldu. Korona günlerinde sermaye sınıfı, bilinçleri bulandırıp saldırılarını arşa çıkarırken işçi sınıfının düşmanını tanıması ve mücadeleye girişmesinin ne kadar hayati olduğu gerçeği berraklaşıyor!
Dünyanın adeta tek gündem maddesi haline gelen koronavirüse karşı tüm dünya ülkelerinin egemenleri, tedbir programlarını açıklayarak salgına karşı savaştıklarını ilan ediyorlar. Ancak açıklanan tedbirler ve yapılan uygulamalar da gösteriyor ki asıl savaş işçi sınıfına karşı yürütülüyor. İşyerleri kapanıyor, işsizlik artıyor, esnek çalışma yaygınlaştırılıyor, hükümetler kendilerini olağanüstü yetkilerle donatıyor. Her ülkede kanunlar işçi ve emekçilerin aleyhine değiştiriliyor. Patronlara sonsuz kaynaklar sunuluyor, işçiye sınırsız açlık ve yoksulluk dayatılıyor! Koro halinde söylenip sürekli tekrarlanan “evde kal!” nakaratı ise işçi ve emekçilerin gerçekliklerine hitap etmiyor.
Sabancı Holding’in veliahtlarından Hacı Sabancı, deniz kenarında bir bisiklet üzerinde çektiği fotoğrafın altına “evinizde kalın” yorumu yapan bir takipçisine “sakin ol şampiyon, evdeyim” diyebiliyor. Kendileri milyon dolarlık yalılarında, satın aldıkları adalarda karantinaya girerken, emekçilerin hayatı evlerine sığmıyor! Dört duvardan ibaret, derme çatma evlerinin duvarlarından yoksulluk akan işçiler, işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmayan işyerlerinde çalışmak zorunda kalıyor. İşçileri taşıyan servisler, koronavirüs tedbirleri kapsamında alınan il dışı seyahat yasağından muaf tutuluyor. İşverenlere üst üste teşvikler, vergi indirimleri ya da ertelemeler bahşedilirken, ücretsiz izinlere, işten atmalara mahkûm edilen işçilerin evde kalanlarına ise faturalar kabararak gelmeye devam ediyor.
Anlaşılıyor ki, ne “evde kal” çağrıları, ne alındığı söylenen diğer önlemler işçileri kapsıyor. Zengin iş adamlarının yeğenlerinin evlerinden yüzlerce test kiti çıkarken, emekçilerin sağlık hakkına erişimi günden güne kısıtlanıyor. Doktorunu da yanına alıp lüks özel jetleri ile salgın görülmeyen bölgelere kaçan zenginlere özel jet yetişmiyor. Luxury Aircraft Solutions isimli özel uçuş şirketinin yöneticisi şöyle demiş: “Yeterli geliri olup da normalde özel uçuş kullanmayan pek çok insan, eski alışkanlıklarını devam ettirme konusunda endişe duyuyor. Bu nedenle talepler dolup taşıyor.” Ellerindeki devasa sermayeyle ölüme bile meydan okuyan zenginler, virüsü de her türlü salgın hastalığı da oturdukları yerden dahi savuşturabilecek kadar sınırsız imkânlara sahipler.
Kapitalist sistem altında güneş bile zengine ayrı yoksula ayrı doğarken koronavirüs meselesi zengin ile fakir için bir olabilir mi? Koronavirüs, kapitalistlerin elinde emekçileri vuran bir silah olmuştur. Egemenlerin geçmişte yaptıkları, gelecekte yapacaklarının teminatıdır. Tarih boyunca kapitalizm, türlü salgın ve hastalıkları insanlığın başına musallat etmiştir. Bugün de büyük bir krizle sarsılan ve yolu bir türlü düze çıkamayan egemenler, Covid-19’a sarılarak kendi geleceklerinin selameti için tedbirlerini alıyorlar. Esas korku ve panik içinde olan yıkımın eşiğindeki kapitalizmdir. İşçi sınıfı, büyük sarsıntıyı hissetmesin ve mücadeleye kalkışmasın diye işçi ve emekçileri de kendi korku ve paniklerine ortak etmeye çalışıyorlar. Ancak güneş balçıkla sıvanmaz! İşçi sınıfının ezeli düşmanı olan kapitalizme karşı sınıf savaşını yükseltmenin zamanıdır!
link: İstanbul’dan bir MT okuru, Korona Günlerinde Sınıf Savaşı, 9 Nisan 2020, https://marksist.net/node/6882
Almanya’da Artan Irkçı Saldırılar ve Büyüyen Tehlike
Korku Atmosferi Kimin İşine Yarıyor?