Hükümetin “yerli ve milli hale getirilecekler” listesine geçtiğimiz haftalarda devlet tiyatroları da eklendi. 4 Ekimde 8 oyunla, 65 sahnede açılış yapacak olan Devlet Tiyatroları’nın genel müdürü Nejat Birecik, bu yıl başlangıçta sadece “yerli oyunlar” sergileneceğini söyledi. Birecik, “Milli, manevi duyguları pekiştirmek için hümanist vatan milliyetçisi sanatçılar olarak vatan bütünlüğüne, birliğine katkıda bulunmak amacıyla sadece yerli oyunlarla sahnelerimizi açıyoruz” dedi.
Nejat Birecik’in devlet tiyatrolarıyla ilgili bu açıklaması gayri ihtiyari bir açıklama değildir. Yerli ve milli olarak istenen her şey OHAL koşullarında tek adamlığa doğru hızla yükselen Erdoğan’ın talimatıyla yapılmaktadır. Şimdi de sıra tiyatrolara geldi. TV kanalları, gazeteler, okullar yetmiyor, tiyatrolar da tek düşünceyi, tek inancı, tek milleti anlatsın! Toplumun gittiği, gördüğü, dinlendiği, dinlediği, düşündüğü her yerde muktedirlerin istedikleri yer alsın, onların yaratmak istediği toplumun propagandası yapılsın, onların değerleri anlatılsın! Yapılmak istenen totaliter bir rejim inşa etmektir!
Tiyatroların tektipleştirilmesine başta tiyatro sanatçıları olmak üzere tüm işçi ve emekçiler karşı çıkmalıdır. Shakespeare de, Brecht de, Yunus Emre de, Çehov da, Nazım Hikmet de, Hacivat Karagöz de, Ortaoyunu da bizim. İnsanlığın yıllar önce farklı farklı ülkelerde ortaya çıkardığı dayanışmayı, mücadeleyi, evrensel değerleri işleyen tüm tiyatrolara ve onları yazanlara sahip çıkmalıyız. “Vatan milliyetçisi değil”, “milli ve yerli değil”, “bizden değil” diye tiyatroları ayrıştırmak ve yasaklamak bir insanlık suçudur. Sanatsal değerleri muktedirlerin elinden ancak işçi ve emekçiler mücadele ederek kurtarabilir.
link: Kartal’dan bir otomotiv işçisi, Tiyatroda Tektipleştirmeye Hayır!, 12 Eylül 2016, https://marksist.net/node/5288
Olimpiyatların Işıltılı Yüzünün Ardındakiler
Baskılarınız Bizi Yıldıramaz