Askeri darbe kelimesi küçük yaşlarda aklıma kazındı. Sanırım bu konuda yalnız da değilim. Türkiyeli işçiler, emekçiler geçmişten bugüne o kadar çok darbeye tanık oldular ki kanıksadılar adeta. Neredeyse her darbede egemenler işçilerin hak ve özgürlüklerine saldırdı. Bunun en kanlı olanı 12 Eylül 1980 darbesiydi. Darbe öncesi büyük mücadeleler sonucu kazanılmış haklar, darbeyle gasp edildi. Sendikalar, işçi örgütleri kapatıldı. Ve en önemlisi işçilerin hafızasının üzerinden silindir gibi geçti. 1980 darbesinin acılarını en ağır şekilde hâlâ yaşıyoruz. Çünkü mücadele geleneğimiz ile aramızdaki kan bağı koparıldı. Ve biz işçiler sessiz, soluksuz ve hafızasız kaldık. ‘80 darbesinin üzerinden 36 yıl geçti. Türkiye işçi sınıfı ölü toprağının altında debelenirken, 14 yıldır iktidarda olan AKP hükümeti de bu toprağı kalınlaştırmak için elinden geleni yaptı. Çıkardığı yasalarla patronları ihya ederken, işçi ve emekçileri yalanlarıyla kandırıp, yolmaya devam ediyor.
15 Temmuz 2016 akşamı Türkiye yeni bir darbe haberiyle sarsıldı. Örgütsüz, bilinçsiz işçi ve emekçiler yeni bir korku kapanı içine sokuldu. İnsanlar şaşkın ve suskun, ne yapacaklarını bilemez halde bekliyorlardı. Televizyon kanallarında devletin büyük başları darbeyi yapmaya çalışanların küçük bir grup olduğunu söyleyip, kısa sürede üstesinden geleceklerini açıklıyorlardı. Kısa bir süre sonra Erdoğan çıkıp demokrasiden dem vurarak insanların sokağa çıkmaları için çağrı yaptı. Yıllardır her türlü hak ve demokrasi talebine kulaklarını tıkayıp, demokrasi isteyenlerin, sokağa çıkanların üzerine kolluk kuvvetlerini salan, her türlü muhalefeti en azgın şekilde bastıran o değilmiş gibi… Aslında demokrasi yalanıyla kendini kurtarmaya çalışıyordu.
İşçi ve emekçi kardeşlerim, şunu çok iyi bilmeliyiz ki, ne Erdoğan’dan ne de darbecilerden biz işçilere demokrasi gelebilir. Nihayetinde bu egemen sınıfın içindeki farklı kesimlerin iktidar savaşıdır. Biri askeri darbeye girişmişken, diğeri de o bahaneyle bir sivil darbe gerçekleştiriyor.
Erdoğan’ın bizleri demokrasi yalanlarıyla kandırmasına izin vermemeliyiz. “Demokrasiyi” sadece kendileri için isteyen egemenler arasında taraf olmamalıyız. Gerçek anlamda demokrasi ancak ve ancak kendi sınıfımızın çıkarları için bir araya geldiğimizde ve mücadele ettiğimizde mümkündür. Ancak o zaman darbeci egemenlerin oyunları bozulabilir. Yaşasın bağımsız işçi sınıfı mücadelemiz, kahrolsun faşizm!
link: İstanbul’dan bir işçi, Yalanlara Kanmayalım!, 5 Ağustos 2016, https://marksist.net/node/5233
Burjuva Kadınlar Dünyaya Barış Getiremez
Dış Politikada Tornistanlar, 15 Temmuz ve Sonrası