Diyanet İşleri Başkanı’na tahsis edilen araç üzerinden tartışma devam ediyor. Sıkışan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez “ibret-i âlem” için aracı geri vereceklerini açıkladı. Bu açıklama üzerinden muhalefet partilerinin “yaptığımız baskılarla Mercedes’i geri aldık, sıra saraylarında” demeleri başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve Mehmet Görmez’i kızdırmış olsa gerek.
Tartışma, Başkanın açıklaması üzerine Erdoğan’ın bilindik “bu ne ya?” çıkışları ile başka bir boyuta ulaşacaktı. Erdoğan’ın “sayın hocam onların dediklerine ne bakıyorsun? Böyle bir kurum daha büyük nimetlere lâyıktır” demesi ve hemen sonrasında Görmez’e müjde olarak Cumhurbaşkanlığı bütçesinden başka bir araç tahsis edeceğini açıklaması pervasızlığı bir kez daha göstermiş oldu. Bakanlarının “biz halkımıza güveniyoruz” demeleriyse işçiyi, emekçiyi soymaya devam etmekte kararlı olduklarının başka bir resmiydi. Ne de olsa bir Mercedes gider bin Mercedes gelir.
AKP’nin fiili başkanlığını yürüten Erdoğan tek adamlığını her yerde olduğu gibi Diyanet’te de göstermeye çalışmaktadır. Erdoğan Diyanet’in aracı geri vermesini “büyük bir kayıp” olarak görmekte, cevaben ise ona öncekinden daha pahalı bir araç verebilmektedir. AKP’nin pespayelikleri, hırsızlıkları, saray içindeki şaşalı yaşamları din örtüsüyle meşrulaştırılmaya veya önemsizleştirilmeye çalışılmakta, işçi-emekçilerle ortak bir paydada oldukları izlenimi yaratmaya çalışılmaktadır. Diyanet de bu görevi başarıyla gerçekleştirebilmeleri için cansiperane çalışmaktadır.
HDP’nin seçim vaadinde bu kurumun yerine tüm inançlara eşit mesafede yaklaşan ve devletin tekelinde olmayan bir “İnanç İşleri Bakanlığını” kuracaklarını söylemesi hükümet kanadının feryatları koparmasına neden oldu. Bu vaatle kuyruğuna basılan bir kedi gibi AKP’nin meydanlarda HDP’yi din düşmanı ilan etmesi, HDP’nin açıklamalarını dini kaldıracağı yönünde saptırmaları anlamsız değildir. Yaptıkları bunca kirli işleri kapatacak bir kılıf ellerinden alındığında tüm pislikleriyle ortada kalacaklarının gayet farkındadırlar.
Osmanlı’da adı Şeriye ve Evkaf olan, Cumhuriyetin kuruluşuyla Diyanet İşleri Başkanlığı olarak devam eden bu kurum dün olduğu gibi bugün de işçi ve emekçilerin düzene karşı öfkelerini pasifize etme görevini üstlenmektedir. Dini kullanarak emekçileri sömürü ve zulme sessiz kalmaya ve egemenlere şükretmeye yönlendirmektedir. Devleti kutsal bir erk ve onun ayakta kalmasını sağlayan askeriyeyi peygamber ocağı olarak niteleyebilmektedirler.
Kapitalist sistemde Diyanet İşleri Başkanlığı da düzenin bir kolu olup onun selameti için ayaktadır. Sistem tüm değerlerin içini boşaltmaya ve zihinleri bulandırmaya devam ediyor. İnançların nasıl hayat bulacağı devletin kurumları tarafından değil bizzat o inanca mensup olanlar tarafından belirlenmelidir. Devlet dinden elini çekmeli, Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalıdır.
link: Okan Üniversitesi’nden bir öğrenci, Diyanetin Prestiji, 31 Mayıs 2015, https://marksist.net/node/4268
HDP Barajı Yıktı, Erdoğan Altında Kaldı
Kapitalizm Bataklığında Göçmenler