Yaşamaya çalıştığımız bu kapitalist düzende gün geçmiyor ki bir kadın, erkeklerin şiddetine, tacizine, tecavüzüne uğramasın, vahşice katledilmesin. Özgecan Aslan’ı zorla kaçırıp tecavüz etmeye çalışan, ardından vahşice katleden ve cesedini yakan caninin zuhur etmesine sebebiyet veren toplumsal sistem kimin sistemidir? Her gün bu sorunu, bu hastalıklı durumu yeniden yeniden üreten nedir? Bu canileri üreten, sınıflı toplumun varlığını devam ettiren kapitalist sistemdir. Çünkü bu sistem kadının erkekle aynı haklara sahip olamayacağını, güçlünün güçsüzü ezmesini, güçlü olmak için de insanların birbirleriyle rekabet etmesini ve bu rekabet sonucunda güçlenenlerin belli bir mevkiye gelerek alttakileri ezmesini öğretiyor. Erkek egemen sistemde erkekler kadının üstünde baskı kurmayı meşru hakkı olarak görüyor. Toplum böyle düşünürken bu tarz caniler ve cani olmaya müsait kişiler nasıl ortaya çıkmasın?
Bu kâr düzeni insanlığa, ezilmemek için ezmeyi, bireysel kurtuluş düşüncesini aşılıyor. Patronların düzeni, emekçi kadınların ikinci hatta üçüncü planda olmasını, onların erkeğin her türlü ihtiyaçlarının hizmetkârı ve erkeğin sözünden çıkmayan köleler olması gerektiğini vaaz ediyor. Kadın ancak çocuk yapar, çocukların bakımını üstlenir, yemek yapar, bulaşık yıkar, evi temizler, erkeğin cinsel ihtiyacını karşılar, erkeğe itaat eder, onun sözünden çıkmaz; gerektiğinde dayak yer ama yine de kocasıyla yaşamaya mecbur bırakılır; şikayetçi olsa haksız duruma düşer, bu da yetmez şikayet ettiği kurum tarafından tacize uğrar. Aynı zamanda patronların fabrikalarında, işyerlerinde alın teri döker, patronların, müdürlerin, şeflerin, amirlerin hakaretlerine, tacizlerine uğrar, kriz gelip çattığında ilk işten atılan yine o olur. Savaşlar çıkar ve bu savaşlarda en çok mağdur olan yine kadın olur. Daha dün, eli kanlı IŞİD çetesi tarafından yüzlerce Ezidi kadın defalarca tecavüze uğradı, köle olarak satıldı ve işkenceye uğradı.
AKP döneminde kadına yönelik şiddet tam on dört kat artmış bulunuyor. Türkiye, kadın cinayetlerinde 213 ülke arasında birinci sıradadır. Bu veriler aslında AKP’nin kadına bakış açısını özetliyor. Egemenler erkekleri kadınlardan üstün yaratıklar olarak yücelttikçe erkek daha da saldırganlaşıp insanlıktan çıkıyor. Hükümet tecavüz eden, şiddet uygulayan, katleden erkeğe caydırıcı cezalar getirmiyor; çeşitli şekillerde mağdur olan kadınları da suçlu duruma düşürmeyi ihmal etmiyor. İşyerlerinde örgütsüz, bilinçsiz olan erkek işçiler suçluyu görüyorlar ama kadını da suçlu düşürmekten geri durmuyorlar. Bu ikinci bakış açısı tamamen egemenlerin işçilere aşıladığı bakış açısıdır. Düşünün bir kere, Erdoğan kadınlar hakkında gerici birkaç söz söylüyor, bilinçsiz işçi ve emekçiler de bundan geri kalmıyor. Marksist Tutum sayfalarında Zehra Aras’ın sınıflı toplumlarda kadının ne konumda olduğunu özetleyen bir paragrafını burada paylaşmak istiyorum.
“Kadına ve genel olarak ezilenlere yönelen şiddetin temeli sınıflara bölünmüş toplumsal düzendir. Fiziki ve psikolojik şiddet, sınıflı toplumların, yani bir yanda mülk sahibi egemenlerin öte yanda mülksüz ezilenlerin konumlandığı, ezen-ezilen karşıtlığına dayanan düzenlerin ortak özelliğidir. Sınıflı toplumda mülk sahibi egemenler mülksüzler üzerinde ‘iktidar’ kurmayı hakları olarak görürler. Aynı şekilde, zayıf bir cins olarak görülen kadın üzerindeki erkek iktidarı da bu toplumların temel özelliğidir. Erkeğin fiziksel gücüyle özdeşleştirilen zor, şiddet ve iktidar sahipliği kutsanmıştır. ‘Erkeklik’ güç, hak sahipliği ve ‘iktidar’ ile özdeş kılınmıştır. Binlerce yıl süren kadının ‘kişi’ sayılmaması zihniyeti, toplumun kültürüne, ahlâkına, geleneklerine nüfuz etmiştir... Kapitalizmde sömürü ve iktidar ilişkileri tüm toplumsal yapının iliklerine kadar işlemiştir. Büyük sermaye daha küçük ölçekliler ve taşeron şirketler üzerinde iktidar kuruyor. Şirketin büyük patronları küçükler üzerinde, şirket patronları müdürler üzerinde, müdürler şefler üzerinde, şefler işçiler üzerinde iktidar kuruyor. Bu rekabetçi hiyerarşik düzen, toplumu hasta ediyor.”
Kapitalist sistem o kadar çok yıkılmayı hak ediyor ki, bunun için bir an olsun mücadeleyi elden bırakmamak gereklidir. Egemenler, işçiler arasında kadın erkek eşitsizliğini körükleyerek kendi gemilerini yürütmeye çalışıyorlar. Kadınları kaderlerine razı olmaya ikna etmeye çalışıyorlar. Bu nedenle kadınıyla erkeğiyle işçiler ve emekçiler olarak kapitalist düzene karşı topyekûn mücadele etmeliyiz. Emekçi kadınlar ancak kapitalizme karşı mücadeleyle özgürleşir.
Yaşasın Emekçi Kadınların Devrimci Mücadelesi!
link: Beylikdüzü’nden bir metal işçisi, Kadın Emekçiler Kimin Kurbanı?, 27 Şubat 2015, https://marksist.net/node/3985
Bu Faturayı Kim Ödeyecek?
Anadolu Yoksullarının “İnce Memed”ini Kaybettik!