Düşünün ki bir ülkede tüm insanlığa iyiliği, kardeşliği, paylaşmayı öğütlediğini iddia eden bir kurum var. Bu kurumun, konuşmalarında sürekli “peygamberimiz, komşusu açken tok yatan bizden değildir demiştir” sözleriyle hadisleri hatırlatan bir de başkanı var. Sözümona iyilikten ve paylaşımdan yana olan bir din adamı. Tahmin ettiğiniz gibi Türkiye’de bu kurum, devletin tekelinde olan Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bilinmektedir. Bu kurumun bunları dile getirmesi olumlu bir şey değil midir peki? Sadece denilenlere baktığımızda tabii ki söylenenler gayet güzeldir. Ama gelin görün ki sadece denilenlere bakarak herhangi bir yargıya varamıyoruz. Burada denilenler ve yapılanlar birbirini ne kadar tutmaktadır buyurun beraber bakalım.
Geçtiğimiz haftalarda basında Diyanet İşleri Başkanlığına birkaç araç alındığı ve Başkan Mehmet Görmez’e de yaklaşık 1 milyon liraya Mercedes S500 model makam aracı tahsis edildiği haberi yer aldı. Muhtemelen bu haber hepimizin dikkatini çekmiştir. Diyanet İşleri esti gürledi kuşkusuz. Görmez açıklamalarında, milletimizin hayır-hasenat inancının eseri olarak Türkiye Diyanet Vakfına emanet ettiği bağışlarla lüks araç alındığını düşünmenin art niyet içerdiğini belirtiyor ve aracın Vakıf’tan değil devlet bütçesinden alındığını, üstelik yazılan tutarın çok altında para ödendiğini öne sürüyordu.
“Araç Diyanet İşleri Vakfı bütçesinden değil, Maliye Bakanlığı bilgisi dâhilinde Devlet Merkez Bütçesiyle satın alınmıştır” denerek aslında bizlere şu söylenmek istenmektedir: “Sakın ola hiç merak etmeyin, biz bu 1 milyonluk aracı sizin Diyanet Vakfına yapmış olduğunuz bağışlarla değil, devletin, sizin asgari ücretiniz daha cebinize girmeden kestiği vergilerle aldık!” Başkan bunu söyleyerek içimizi ferahlatmış olduğunu düşünüyor olsa gerek!
Görmez’in arabayı 322 bin liraya aldık demesi de apayrı bir durum. Acaba gerçekten doğru mu söylüyor? Bazı güçler “mazlum Diyanet’in” büyümesini istemedikleri için mi fiyatı bu kadar şişiriyorlar? Mercedes-Benz’in web sitesine girdiğinizde 2014 model S500 Mercedes’in vergisiz 337 bin, vergilerle birlikte 985 bin liraya satıldığını görüyorsunuz. Yani arabanın Türkiye’deki fiyatı 1 milyon değilse de 900 bin liranın hayli üzerinde. Başkan bu hesabı neye göre yapmış büyük bir merak konusu doğrusu. Acaba vergi mi kaçırıyor?
Diyanet İşleri Başkanına sormak gerekmez mi? Velev ki 322 bin lira olsun. Milyonlarca insan asgari ücretle geçinmeye çalışırken, açken, açıktayken, 322 bin liralık araca binen bizden olabilir mi? Onlar bizden değiller, sömürenlerden, ezenlerden yanalar. Düzenin sömürüsünü meşrulaştırmak için, emekçiler seslerini çıkartmasınlar, yoksulluğa katlansınlar diye dini kullanıyorlar.
Türkiye’de emekçilerin durumu gözler önündedir. Asgari ücret 949 liradır. Madenlerden, inşaatlardan ve fabrikalardan her gün iş cinayetleri haberleri geliyor. Her ay 150’den fazla işçi patır patır iş kazalarına kurban giderken, Diyanet’in iş güvenliği önlemlerini kast ederek “aşırı önlem Allah’ı gücendirir” demesi, buna karşın kendi itibarları için milyonlar harcarken “itibar Allah’ı gücendirmez, israf olmaz” demeleri bizleri çok şaşırtmıyor. Ama onların ne kadar ikiyüzlü olduğunu da ortaya koyuyor. Ama sanmasınlar ki durumun bizleri şaşırtmaması kabullendiğimiz anlamına geliyor.
Sanmayın ki bu saltanatınız ilelebet sürecektir. Elbet işçiler, inançlarının kapitalist sistemde sömürü aracı olarak kullanıldığının farkına varacaklar. Korkun! İşçilerin birleşip saltanatınıza son vereceği, tüm inançları özgürleştireceği ve sizlerin elinde istismar konusu olmaktan çıkartacağı gün yakındır.
link: Okan Üniversitesi’nden MT okuru bir öğrenci, Diyanet’in İtibarı Mercedes, 6 Ocak 2015, https://marksist.net/node/3888
Tarih İşçi Sınıfını Göreve Çağırıyor
Mücadele Deneyimleri Metal İşçilerine Işık Tutuyor