Türk sermayesinin partilerinden AKP ve emrindeki kolluk kuvvetleri bir yandan Kürt halkına diğer yandan sosyalistlere saldırılarına hız kesmeden devam ediyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir dönem Tansu Çiller’in aşağılık pozlarına özenerek, asker üniformasıyla Kürt coğrafyasında boy göstermesi ve halka gözdağı vermeye çalışmasının ardından Çukurca saldırısı gerçekleşmişti. 24 askerin yaşamını yitirdiği çatışmanın ardından TC ordusu operasyonları daha da yoğunlaştırdı. Yıllardır savaşın tırmandırılarak devam ettiği bu topraklar yoksul çocukların canını almaya devam ediyor. Kullanılan kimyasal silahlar, yoğun ateş çemberleri, kül edilen bedenler yürekleri dağlamaya devam ediyor.
Düzenin sözcüsü Cumhurbaşkan Gül, olayın ardından “Şunu kimse unutmamalıdır ki; devletimizi bu saldırılarla sarstıklarını, hizaya getireceklerini zannedenler, göreceklerdir ki bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır ve misliyle de alınacaktır. Türk devletine savaş açarak bir yere varılamayacağını, eninde sonunda göreceklerdir. Onlara yataklık edenlerin de, bunlara bu şekilde at koşturmaya fırsat verenlerin de muhakkak ki derslerini çıkarmaları gerekir. Onların da neticelere katlanmaları gerekir. Bütün dünya şunu bilmelidir ki Türkiye azimli, kararlı bir şekilde bu terörle sonuna kadar mücadele edecektir ve sonuna kadar da bu işi bitirmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır” açıklaması yaparak çözümsüzlük için niyetini ortaya koydu. 30 yılı aşkın bir süredir TC, Kürt sorununa kulak tıkıyor, muhatap alması gerekenleri görmezden geliyor.
Bir yandan burjuva medya kurmayı Erdoğan’ın direktifleriyle hizaya sokulurken aynı dönemde yaşanan Van depremi de gündeme oturdu, elbette hizaya sokulmuş “kalemşörlerin” yazdıklarıyla. Deprem haberlerini manşetlerine taşıyan medya çarpık haberleriyle emekçileri aldatmayı sürdürdü. Depreme gönderilen yardımlara PKK’nin el koyduğu, yollara mayın döşediği yalanlarını manşetlerine taşımaktan utanmadılar. Kürt halkı depremin acılarıyla boğuşurken, diğer yandan TC operasyonlarını sürdürmeye devam etti. 23 gerillanın bedenleri napalm bombalarıyla küle çevrildi.
TC devleti, Kürt halkının temsilcilerini baskı altına almaya, tecrit etmeye, tutuklamaya devam ediyor. Son KCK operasyonlarıyla Özgür Gündem gazetesi yazarı Ragıp Zarakolu, Prof. Dr. Büşra Ersanlı tutuklandı. Ardından, İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Mersin ve birçok ilde gerçekleştirilen KCK operasyonları devam etti. Kolluk kuvvetlerini hazır kıta bekleten Erdoğan 7 bini aşan tutuklu sayısını görmezden gelerek, ırkçı faşizan bir yaklaşımla, yapılan operasyonları açıkça sahipleniyor. Erdoğan; “Kimse bizden KCK’ya yönelik operasyonların durmasını beklemesin. KCK operasyonlarını destekleyenlere uyarımı yapıyorum. KCK’nın nereye vardığını iyi bilmeden, kimlerin ne rol üstlendiğini bilmeden yaptığınız açıklamalar, ister medyada olsun ister şurada ister burada olsun ‘teröre’ destektir, ‘teröre’ hizmettir. Bu kadar açık konuşuyorum. Çünkü biz devletin içinde devlete paralel bir devlet anlayışına müsaade edemeyiz. Türkiye’de tek devlet vardır. O da Türkiye Cumhuriyeti devletidir. İkinci bir devlet olamaz” tehditlerini savurmaktan geri durmuyor.
Sermaye temsilcileri yıllardır aynı sahnede aynı pis oyunlarını oynuyorlar. Kürt halkının haklı mücadelesini susturmaya çalışıyorlar. Diğer taraftan Türk emekçileri burjuvazinin oyunlarına karşı örgütsüzlüğünün ceremesini çekiyor, kardeş Kürt halkına karşı düşmanlık beslemeye itiliyor. Oysaki iliklerine kadar sömürülen emekçiler örgütlenip bu kirli savaşta tavrını net olarak ortaya koymalıdır. Kardeş Kürt halkıyla omuz omuza mücadele etmelidir. Bu köprüyü kuracak olan işçi sınıfı devrimcilerine çok iş düşüyor.
Kürt halkı yaşadığı acılarına rağmen, halkların kardeşliğini haykırmaya devam ediyor. O sese biz de sesimizle yanıt verelim:
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
link: Ankara’dan bir MT okuru, Kürt Halkının Haklı Mücadelesi Engellenemez!, 17 Kasım 2011, https://marksist.net/node/2804
TBMM’de Türban Krizinin Gösterdikleri
İşçiler Az mı Çalışıyor?