Bugün insanların gündeminde temelde üç konu var ve bunlar içiçe geçmiş durumdalar: 24 askerin ölümü, ordunun başlattığı 26. kara harekâtı ve Van’da yaşanan deprem.
Özellikle son 30 yıldır yükselerek devam eden Kürt halkının demokratik hak talepleri karşısında hem devlet hem de siyasi iktidar inkâr ve imha politikalarından vazgeçmiş değil. Fakat yıllardır verilen mücadeleler sonucunda Kürt diye bir halkın varlığı kabul edildi. Her ne kadar Kürt halkının istemleri yerine getirilmemiş olsa da, asimilasyon politikaları, yok etme politikaları devam ettirilmeye çalışılsa da artık hem devlet hem de siyasetçiler Kürt halkının varlığını inkâr edemez durumda. Bu süreçte iki tarafta da can kayıpları oldu, yaralanmalar oldu. En son 24 askerin yaşamını yitirdiği karakol baskını sonrasında da, milliyetçi söylemlerin yükseltilmesini, BDP binalarına saldırıların yapılmasını, meclis ve hükümet yetkililerinin hatta muhalefet partilerinin bu ölümler üzerinden Kürt sorununa dönük çözüm yerine çözümsüzlük dayatmasını yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Devletin en yetkili kişileri olan cumhurbaşkanı ve başbakanın savaş çığırtkanlığı yaptığı bir dönemde toplumun bürüneceği ruh halini düşünün. İnsanlar olaylara egemen devlet zihniyetiyle yaklaşıyor ve bugün milliyetçilik tırmanıyor. Kürt halkı yıllardır çektiği acıları, zulümleri unutabilir mi? Toplu mezarlara, asit kuyularına atılan bedenleri, yaşanan sürgünleri, yıllarca hapishanelerde tutulmaları unutabilir mi? Daha fazla demokrasi isteyen bir halkın talebini karşılamak yerine silahlarla, ölümlerle cevap vermek ne kadar doğru olabilir. İki taraftan da binlerce kayıp! Neden gencecik fidanlar ölmeye ya da öldürmeye gönderiliyor?
24 askerin cenazesi toprağa henüz verilmemişken ve devletin en yetkili kişisi olan cumhurbaşkanı “intikam” çığlıkları atıp toplumu terörize ederken, Meclis orduya 26. kara harekâtı için görev veriyor. Barış için, demokrasi için adım atmak yerine kanı kanla temizlemeye girişiyorlar. Genelkurmay başkanı çok büyük iş yapmış gibi kara harekâtına heronların hava desteği vermesi sonucu şimdiye kadar 250-270 gerillanın öldürüldüğü demecini veriyor. İnsan düşünmeden edemiyor; demokrasi talep etmek, demokratik hak istemek suç mu? Barış neden olmasın? Yıllardır süren bu savaştan kimlerin çıkarı var? Binlerce asker kimlerin çıkarları için yaşamını yitirdi ve yitirmeye devam ediyor?
Bugün insanlar devletin basın yoluyla propaganda ettiği milliyetçilik nedeniyle nerelere savruluyor? Daha dün Somali için timsah gözyaşları döken egemen sınıf, kitleleri de peşinden sürükleyip yardım kampanyaları düzenlemişti. Kitleler desteklerini vermişti. Kapitalizmin yaratmış olduğu açlık sorunu gündemdeydi. Bugün açlık sorunu değil fakat bu topraklar için pek yabancısı olmadığımız bir sorun, deprem gündemimizde. Van’da yaşanan deprem sonucu yüzlerce insan yaşamını yitirirken binlercesi yaralandı, on binlercesi şu soğuk mevsimde evsiz kaldı. Buna dönük olarak insanlarımız duyarsız kalmayıp bölge insanının yardımına koştu. Fakat milliyetçiliğin yükseltildiği bir dönemde deprem gibi felâketin karşısında şunu diyenlerle de karşılaşılıyor: Allah 24 asker için Kürtleri cezalandırıyor! Bunu söyleyen insan, içinde oluşturulmuş olan Kürt düşmanlığı nedeniyle böyle sözler sarf ediyor. Hangi insani duygularını tamamen yitirmemiş bir insan böyle bir şey söyler? Medya bu konuda da yapacağını yaptı. ATV’de yayınlanan “Tatlı Sert” programının sunucusu bakın Kürtlere yönelik nefretini nasıl dile getiriyor: “Önce taş at, polisi, askeri kuş gibi avla, sonra yardım iste. Herkes haddini bilsin.” İnsanlar asker cenazeleri üzerinden Kürtlere karşı ırkçı bir tutum almaya yönlendirildiği için, deprem gibi doğal afetlerde dünyanın bir ucuna yardıma gitmeye çok sıcak bakanlar sorunu yaşayan yanı başlarındaki Kürtler olunca haddini bilsinler diyebiliyorlar.
Yıllardır çözüm bekleyen fakat sürekli çözümsüzlük dayatılan Kürt sorunu demokratik temelde çözülmediği sürece daha birçok gencecik fidan yaşamını yitirmeye devam edecek. Bir halkı yok sayarak, asimile ederek, inkâr ederek sorunu çözmüş olmazsın. Bir halkın varlığını ve taleplerini görüp çözüm üreterek sorunu çözersin. Irkçılıkla yaratılacak olan daha fazla kan, daha fazla gözyaşı, daha fazla ölümdür. Bugün barışa ihtiyaç var.
Başkasını Ezen Ulus Özgür Olamaz!
link: Esenyurt’tan bir işçi, Egemen Devlet Zihniyeti Devam Ediyor!, 27 Ekim 2011, https://marksist.net/node/2777
Şili’de Mücadele Yükseliyor