Son günlerde kamuoyunda geçici işçilerin kadroya geçirilmesi ile ilgili tartışmalar oldukça yoğunlaştı. Haziran ayında hükümetin gündemine giren geçici işçilerin kadroya geçirilmesi meselesi, son birkaç haftadır geçici işçilerin bir kısmının “657 4-B”ye[1] tâbi kılınmasının planlandığının ortaya çıkmasıyla farklı bir boyut kazandı.
KİT’lerde, yerel ve mahalli idarelerde, üniversitelerde ve benzeri işyerlerinde, mevsimsel işlerde ve kampanya işlerinde çalışan işçiler, Maliye Bakanlığından her yıl verilen vize ile çalışıyorlar. Bakanlık, kamu sektöründe çalışan işçilerin bakanlık bilgisi dahilinde çalıştırılmasını istediğinden yıllardır böyle bir uygulama yapıyor. Hatta bu denetim öyle saçma halde ki, işyerlerinde çalışan işçilerden iki ayda bir imza alınıyor. Geçici işçiler bazı işyerlerinde 9-11 ay, bazı işyerlerinde 12 ay, bazı işyerlerinde ise 8 ay gibi sürelerde çalıştırılıyor. Bu işçiler her sezon bitiminde ya da yıl bitiminde yeniden çalışabilmek için Maliye Bakanlığından vize gelmesini bekliyorlar.
Vize süresi bittiğinde ya da sezon bittiğinde iş akitleri askıya alınıyor ve işçiler yılın geri kalan kısmını işsiz geçiriyorlar. Sezon dönüşü işe çağrılıp çağrılmayacakları yani işsiz kalıp kalmayacakları korkusu her yıl yeniden ve yeniden yaşanıyor. Ve bu korkuyu yaşayan işçilerin içinde önemli oranda sendikalı olarak çalışan işçiler de var. Sezon bitiminde işsiz kalan işçiler iş bulabilirlerse başka işlerde çalışarak geçimlerini sağlıyorlar. Bulamazlarsa 4 ay boyunca ya da işsiz kaldıkları sürede kapitalizmin vahşi yaşam koşullarıyla baş etmeye çalışıyorlar. İşte geçici işçilik sorunu bu şekilde yıllardır yaşanıyor.
4857 sayılı İş Kanununa göre çalışan bu işçiler çalıştıkları işyerlerinde aslında “geçici” bir iş yapmıyorlar. Devlet, işveren ve işçi arasındaki iş sözleşmesine müdahale ediyor ve yasada olmamasına rağmen geçici işçilik gibi bir statü yaratıyor. Yapılan iş aslında geçici değil. Kamu kuruluşlarında verilen hizmet, üniversitelerde verilen hizmet, KİT’lerde verilen hizmet geçici olabilir mi? Tarım alanlarında ya da ormanda yapılan mevsimlik işler bu yorumun dışında tutulmakla beraber, diğer tüm kamu kuruluşlarında yapılan iş 12 ay boyunca sürüyor. Yani iş sürekli bir iş. İş sözleşmesinde çalışma süresinin sınırlandırılmaması gerekiyor ama devlet bu süreyi bizzat kendisi sınırlandırıyor. Kendi Meclisinden çıkarmış olduğu iş yasasını, yaptığı “vize” uygulamasıyla etkisizleştiriyor.
Hal böyle olunca geçici işçilik sorununun çözümü daimi işçi kadrosu talebini dayatmaktadır. Daimi işçi kadrosunda çalışanların maaş ve sosyal yardımları devlet bütçesinden karşılandığından devlet böyle bir “yük” altına girmek istemiyor. Uzun zamandır işçi ihtiyaçları artmasına rağmen kamu kuruluşlarına kadro verilmiyor ve bu kurumlar işçi ihtiyacını taşeron şirketler aracılığıyla hallediyorlar. Bu çözüm kamu kuruluşlarının da işine gelmiyor değil. Ucuz ve örgütsüz işgücü kullanımı, yöneticilerin arayıp bulamadığı bir fırsat olarak derhal değerlendiriliyor.
Devletin bulduğu diğer çözümlerden birisi ise “657 4-B” statüsüdür. Bu çözüm de aslında yasal değil. Çünkü “657 4-B” statüsü, özel meslek bilgisi gerektiren işlerde ihtiyaca binaen çalıştırılması gereken kişileri kapsıyor. Fakat devlet yine kendi yasalarına karşı hileye başvurarak pek çok kamu kuruluşunda her türlü istihdam ihtiyacını “657 4-B” ile karşılamaya başladı. Basında çıkan haberlerden birinde TRT’de bile “657 4-B” statüsünde 500’e yakın işçinin çalıştırıldığı yazıyordu.
“657 4-B” statüsü ile işçiler hangi şartlarda çalışıyorlar?
657 sayılı devlet memurları ile ilgili kanunun 4-B maddesinde, sözleşmeli personelin tanımı şöyle yapılıyor:
“Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir. (36. maddenin II-Teknik Hizmetler Sınıfında belirtilen görevlerde yukarıdaki fıkra uyarınca çalıştırılanlar için, işin geçici şartı aranmaz.) Bunlara ödenebilecek ücretlerin üst sınırları ile verilecek iş sonu tazminatı miktarı, kullandırılacak izinler ve bu hususlara ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır.”
Görüldüğü gibi “657 4-B” statüsünde çalışanların ücret ve sosyal hakları Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmektedir. Yani bu statüde çalışanlara çalıştıkları işyeriyle bireysel ya da toplu pazarlık yapma hakkı kanunen tanınmamaktadır. “657 4-A” bendine göre memur sayılmadıklarından, memurların haklarından da yararlanamamaktadırlar. Diğer yandan 4857 sayılı İş Kanununa göre işçi de sayılmamaktadırlar ve iş yasasından doğan haklarını kullanamamaktadırlar. Bu açıdan baktığımızda, geçici işçilerin bir kısmının “657 4-B” statüsüne geçirilmek istenmesi işçi sınıfının örgütlülüğüne saldırıdır.
Geçici işçilik sorununu çözüme kavuşturacağını iddia eden hükümet, geçici işçileri bir defaya mahsus daimi işçi kadrosuna geçireceğini ifade etmekle birlikte, yaklaşık 40 bin geçici işçiyi de “657 4-B”ye tâbi kılarak sözleşmeli işçi durumuna getirmeyi hedeflemektedir. Daimi işçi kadrosuna geçireceği işçi sayısı da 170 bin olarak ifade ediliyor. Hükümetin bu durum karşısında yeni formülasyonu, işyerlerinde, bürolarda eskiden İş Yasasına bağlı olarak çalışan işçilerin şimdi “657 4-B”ye geçirilmesi. Bu işçilerin içinde yaklaşık 12 bin civarında sendikalı işçi olduğu tahmin ediliyor. Özellikle büro işkolundaki sendikaları etkileyecek olan bu uygulamaya karşı sendikalardan itiraz sesleri yükselmeye başladı. Türk-İş’in ise her zaman olduğu gibi bu konuda da işçilerin haklarını korumaya yönelik net bir tutumu ve kamuoyuna açıkladığı bir çalışması yok.
Geçici işçilerin kadroya geçirilmesinin kamuoyunda tartışmaya açılması sonucu, geçici işçi olarak çalışanlara ilişkin gerçek sayılar da ortaya çıkmaya başlamış ve aslında sorunun ne kadar büyük olduğu anlaşılmıştır. İşçilerin lehine olan çözüm, geçici statüsündeki tüm işçileri kadrolu yapmak iken, burjuva devlet fırsat bu fırsat diyerek bunları örgütsüzleştirmek, var olan haklarını ellerinden almak, sözleşmeli hale getirerek onlardan kurtulmak istiyor.
Sendikasızlaştırma saldırısına karşı mücadele yükseltilmelidir
İçinden geçtiğimiz dönemde işçi sınıfının haklarına yönelik saldırıların haddi hesabı yok. Yıllardır nice bedeller ödenerek elde edilmiş örgütlenme hakları işçilerin elinden bir çırpıda alınmak isteniyor. Örgütlenme hakkı, toplu sözleşme hakkı gibi en temel haklar pratikte ortadan kaldırılmak isteniyor. Önemli sayıda sendikalı işçi örgütsüz kılınmak isteniyor ve sendikalar buna karşı ciddi bir tutum almıyorlar. İşçiler ise neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar. Belki de çoğunluğu devlet memuru olacağını düşünüyor. Devlet, işverenler ve sendika bürokratları tarafından sindirilmiş olan işçiler, rutine binmiş hayatlarından başını kaldıramıyor ve kazanılmış haklarını dahi savunamıyorlar. Bugün iş her zamankinden çok daha fazla öncü işçilere düşmektedir. Sendikaların yapmadığı bilgilendirmeyi mücadeleci öncü işçiler yapmak ve mücadelenin başını çekmek zorundalar.
Yapılmak istenen düzenlemelerle “657 4-B”ye tâbi kılınmak istenen işçiler, şu an sendikalı oldukları halde tüm sendikal haklarını yitirecekler, bu statüyle yeni işe alınan işçilerse hiçbir zaman sendikal örgütlülükle tanışamayacaklar. “657 4-B” işçinin özgür iradesini ortadan kaldıran, elini kolunu bağlayan ve Bakanlar Kurulunun inisiyatifine terk eden bir statüdür. Geçici işçilerin bu statüye geçirilmesine karşı çıkılmalıdır. Ayrıca kamu kuruluşlarında bu statüde işçi çalıştırılmasına karşı mücadele yükseltilmelidir. Sorun geçici işçilerin kadroya geçirilmesi vesilesiyle ortaya çıkmış olsa da, “657 4-B” statüsünde çalışmaya hayır demek ve örgütlenmenin önüne engel olarak dikilen ve çalışanların haklarını yasaların bile gerisine götüren bu uygulamaya karşı mücadele etmek tüm işçilerin görevidir.
[1] Geçici işçiler kamu sektöründe 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4. maddesinin C bendine göre ve geçici işçi statüsünde çalıştırılıyorlardı, fakat yapılan yeni düzenlemeyle aynı kanunun yine 4. maddesinin B bendine göre sözleşmeli işçi olarak istihdam edilmeleri gündeme geldi. Bu durumda, söz konusu yasa maddesi uyarınca “işçi sayılmayacakları” için her türlü sendikal haktan da mahrum kalmaları söz konusu.
link: Aslı Ceren, Geçici İşçilik Sorununda Saldırının Yeni Adı: “657 4-B”, 22 Aralık 2006, https://marksist.net/node/1271
Mikro Kredi ve Makro Yalanlar
Modernleşen Despotizmin Sivilleşme Sancısı /10