Son 60 yılın en kurak yılını yaşayan Somali, susuzluk yüzünden tarlalardaki tarım ürünlerinin ve otlakların kuruması ve hayvanların telef olması nedeniyle ciddi bir kıtlıkla karşı karşıya bulunuyor. Yaygın yoksulluğun ve yıllardır devam eden iç savaşın sefalete sürüklediği milyonlarca insanın çilesi, kuraklık nedeniyle ikiye katlanmış durumda. Birleşmiş Milletler’in 19 yıl aradan sonra ikinci kez “kıtlık” ilan ederek acil yardım çağrısında bulunduğu Somali’de, 1992 yılında da büyük bir kıtlık yaşanmış ve 200 bin kişi hayatını kaybetmişti.
Birleşmiş Milletler’in bir bölgede resmen kıtlık ilan etmesi için üç ana kriter gözetiliyor: Büyük bir nüfus bölümünün gıda maddelerine ulaşmakta ciddi eksiklik yaşaması, yetersiz beslenme oranının nüfusun yüzde 30’unu geçmesi ve günde her 10 bin kişiden 2’sinin hayatını kaybetmesi. Somali’nin güneyinde, kuraklığın en şiddetli yaşandığı Bakool ve Aşağı Şabele bölgelerinde, yetersiz beslenme oranı yüzde 50’yi, günlük ölüm oranı ise on binde 6’yı aşmış, yani söz konusu kriterin üç katına çıkmış bulunuyor.
Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Somali’de halkın büyük bir bölümü göçebe çobanlıkla geçimini sağlıyor. Son birkaç ay içinde önemli bir bölümünü çocukların oluşturduğu on binlerce insanın yaşamını kaybettiği ve buna her gün yüzlerce yeni ölümün eklendiği ülkede, insanlar, su ve yiyecek bulma umuduyla akın akın komşu Etiyopya ve Kenya’daki mülteci kamplarına göç ediyor. Somali’den gelenlerden oluşan ve dünyanın en büyük göçmen kampı olan Dabaab kampı Kenya’da bulunuyor. 380 bin kişinin yaşadığı bu kampa Somali’den her gün yaklaşık 1500 kişi geliyor, ancak kampın kapasitesi çoktandır dolmuş durumda. Dabaab kampına sadece bu yıl 100 bin Somalili gelmişken, Kenya hükümeti göçü teşvik edeceği gerekçesiyle yeni bir kampın açılmasına izin vermiyor. Somalili göçmenlerin yerleştirildiği bir diğer büyük kamp ise Etiyopya’daki Dollo Ado kampı. Bu kampa da bu yıl 78 bin Somalili gelmiş.
Kuraklığın büyük bir tehdit olarak baş gösterdiği tek ülke Somali değil. Kenya’da da kuraklık yüzünden “ulusal felâket” ilan edilmiş bulunuyor. 500 bin çocuğun ölüm riski altında olduğu Afrika Boynuzu’nda 12 milyon insan acil yardıma ihtiyaç duyuyor. Somali’de ise bu sayı son altı ay içinde hızla artarak 2,4 milyondan 3,7 milyona ulaşmış bulunuyor. Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Gıda ve Tarım Örgütü tarımsal üretimin devam edebilmesi ve kıtlığın önüne geçilebilmesi için Afrika Boynuzu’ndaki çiftçilere 120 milyon dolarlık acil yardımda bulunulması çağrısı yaptı. Toplanması durumunda bu yardımın 70 milyon dolarının Somali’ye, 50 milyon dolarının ise Etiyopya, Kenya, Cibuti ve Uganda’ya verilmesi planlanıyor. Ne var ki, G8 ve G20 zirvelerinde medyatik şovlarla timsah gözyaşları döküp yardım vaatlerinde bulunan kapitalist devletler, kamera ışıkları söndüğünde verdikleri sözleri hatırlamıyorlar bile. Gerek yeraltı zenginlikleri gerekse stratejik konumu nedeniyle bu ülkeyle yakından alâkadar olan başta ABD olmak üzere emperyalist güçler, söz konusu olan kıtlık, yoksulluk gibi geniş emekçi yığınları ilgilendiren olgular olduğunda gerçek yüzlerini bir anda gösteriveriyorlar. “Hayırsever” emperyalistler Afganistan’a ya da Libya’ya bomba yağdırmak için gereken milyarlarca doları anında buluyorlar, ama kıtlıktan kırılan milyonlarca insana ayıracak kaynak bulamıyorlar!
Kıtlıkla boğuşan yüz binlerce Somalili çocuğun gözleri, bilimin, teknolojinin, ulaşımın, iletişimin ve tüm bunlarla birlikte üretimin akıl almaz derecede ilerlediği bir dünyada, kuraklığın kıtlığa yol açabilmesinin şaşkınlığını yansıtıyor. O gözler, milyarlarca ton yiyecek satılamadığı için çöpe atılırken kendilerinin aç kalmasına anlam veremiyor. O gözler, militarizme 1,6 trilyon dolar harcayanların, parlamaya devam etsin diye kendilerine verecekleri birkaç milyon doları bulamamalarına şaşıyor. Ve o gözler, böylesine vicdansız, böylesine insanlık dışı bir sistemin yaşamasına nasıl izin verilir diye soruyor!
link: Marksist Tutum, Somali’de Kıtlık Milyonları Tehdit Ediyor, 30 Temmuz 2011, https://marksist.net/node/2699
Norveç Katliamının Ardından
Zeytinburnu’ndaki Irkçı-Faşist Saldırı