Çünkü her sınıflı toplumda egemen sınıflar kendi egemenliklerini yalnızca ekonomik yollarla ya da baskıcı devlet aygıtının uyguladığı şiddetle sürdüremezler. Egemenliklerini sürdürebilmek için toplumun büyük kesimini, kendi egemenliklerinin meşru olduğuna inandırmak zorundadırlar. Gazete-radyo-televizyon-sinema gibi kitle iletişim araçlarından üniversite profesörlerine, cami imamlarından devletin resmi “laik” eğitimine kadar bir dizi kurum ve kuruluşun temel görevi burjuva ideolojisiyle toplumu kandırmaktır. Bu ideolojinin doğru olduğu, kapitalizmin ebedi bir düzen olduğu, bu düzenin değiştirilemeyeceği, daha iyi bir düzen fikrinin boş bir hayalden ibaret olduğu vb. anlatılıp durulur. İnsanlar bu fikirlerin etkisinden kurtulabilmiş olsalar, içinde yaşadıkları dünyanın ne denli insan aklına aykırı, saçma, kaotik, çığırdan çıkmış ve yabancılaşmış olduğunu görebilirler. Ve bu durumda kapitalist dünya bir gün bile yerinde duramaz.
Normal dönemlerde bir toplumda egemen olan fikirler, egemen sınıfın fikirleridir. Olağanüstü dönemlerde ise yani devrimci dönemlerde ise bu durum değişmeye başlar. İşte geniş işçi kitleleri böylesi dönemlerde sosyalist fikirlere daha açık hale gelirler. Bu fikirlerin kendi çıkarlarının öz ifadesi olduğunu daha geniş biçimde anlamaya başlarlar.
link: Marksist Tutum, İşçi sınıfının çoğunluğu neden sosyalist fikirlere uzak duruyor?, , https://marksist.net/node/1591