Tarım ve toprağa bağlı beslenme bugün de çağlar öncesi kadar önemli, ama tarımda teknolojinin ve tekniğin değişmesiyle birlikte tarım ürünleri gündemimize sadece besin kaynağı olarak değil, hayatımızı karartabilecek bir faktör olarak da girebilmektedir.
Çağlardır toprakla uğraşan herkes hangi ürünü hangi mevsimde ekebileceğini, hangi koşullarda hangi üründen en fazla verim alabileceğini, hem doğayı gözlemleyerek hem de önceki insan kuşaklarının aktardıklarından bilirdi. Bugün her meta gibi hayvansal bitkisel gıdalar da insan sağlığı ve doğa gözetilmeden pazar için üretiliyor. Aşırı üretim, rekabet ve daha fazla kâr hırsı devreye giriyor. Dolayısıyla bir meta olarak gıda maddelerinin pazarda her zaman bol miktarda bulunabilmesi için, maliyetlerinin daha ucuza gelmesi, yani daha kısa zamanda daha az emekle yetişmeleri gerekiyor. Bu da hepimizin bildiği gibi hormonlar, çeşitli kimyasallar ve hatta daha da ileriye giderek genlerinin yapısının değiştirilmesiyle sağlanıyor. Bu işlemlerin hangi tekniklerle yapıldığını bilmiyor olsak da, bunların sonuçlarına bizler maruz kalıyoruz.
30 Haziran tarihli Radikal gazetesinin orta sayfalarında sıradan bir haber gibi geçen Y.A.’nın yaşam öyküsü, bu anlattıklarımızın yaşamımıza verebileceği zararın hiç de sıradan boyutlarda kalmadığını gösteriyor. Y.A. henüz 2,5 yaşındayken 3 ayda 30 kiloya yakın çilek yiyor. 4,5 yaşındayken ergenliğe giriyor, göğüsleri bir genç kızınkiler gibi şekilleniyor. Bir çocuğun severek yediği meyvenin fiziksel ve zihinsel gelişimine katkıda bulunması gerekir, ama kapitalizmin kâr hırsı ve üretim mantığı aynı meyvenin bir çocuğun çocukluktan ergenliğe ulaşacağı yılları çalabilmesini, fiziksel ve ruhsal gelişimini altüst etmesini de sağlıyor.
Kapitalizmin hayatını kararttığı tek insan Y.A. mıdır? Ya da bizlerin hayatını sadece bu şekilde mi karartır? Böyle düşünmek gerçeklerin üzerinden atlamak olur. Yaşamak için çalışmaktan başka seçeneği olmayan milyonlarca insanın iş ve yaşam koşullarını da belirleyen şey kapitalist üretim tarzıdır. Bakalım istatistikler bu milyonların yaşantısı üzerine neler söylüyor:
· Dünyanın 36 yerinde sıcak savaş var!
· Her yıl savaşlarda ölen insan sayısı 600 bin!
· Her yıl iş kazalarında ölen insan sayısı 2 milyon!
· Sadece Türkiye’de işsiz sayısı 5 milyon!
· Sadece Türkiye’de açlık sınırında yaşayan 20 milyon insan var!
· Dünyada 1 dakikada 5 yaşının altında 12 çocuk ölüyor!
Bunlar kapitalistlerin bile gizleyemediği birkaç istatistik. Ama bu istatistiklerin ötesinde bizler, her gün 8 ile 12 saat boyunca insan sağlığına uygun olmayan koşullarda çalışıyoruz. Aldığımız ücret, insan gibi yaşamamıza değil, ancak açlıktan ölmememize yetiyor. Eğitimden, sağlıktan yeterince faydalanamıyoruz. Dünyanın nimetlerinden, kendi yarattıklarımızdan yararlanamıyoruz.
Bir avuç azınlık bizlere bu hayatı reva görüyor, kendi sefahati için. Ve bizler mücadeleye atılmadığımız sürece bizleri bekleyen savaş, işsizlik, açlık olacak. Başka bir dünya mümkün: onun adı SOSYALİZM!
link: MT okuru bir işçi, Kapitalizm besinlerimize de ölüm karıştırıyor, 8 Temmuz 2005, https://marksist.net/node/470
Derin Devlet mi, Burjuva Devlet mi?
Kapitalizm öldürür