Aleviler, İshakça yayılmış Anadolu toprağına. Egemenlerin zulmüne karşı toprağını isyana gebe tutmuş çağlar boyu Hacı Bektaş dergâhında, Bedreddin yolunda, Pir Sultan narasında... Osmanlı baskısına karşı inançlarını gölgelerde saklayarak günümüze kadar getirmiş. Yine yüz yıllık TC devletinin çatısı altında da inançları yok sayılmış, katledilmiş ve sindirilmişler.
Alevi köy ve mahallelerine zorla camiler yapılması, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi katliamlarının tertiplenerek Alevilerin kırılması yetmezmiş gibi, inançları “sapkınlık” olarak görülerek cemevleri ibadethaneden sayılmamış, Sünni eksenli zorunlu din dersleriyle Alevilere zorla Sünni inancı öğretilmeye çalışılmıştır. Başa gelen hiçbir hükümet Alevilerin üzerindeki bu baskıları hafifletmek için bir şey yapmamıştır. Sünni eksenli anlayışıyla günümüze kadar gelen devlet politikası, AKP hükümeti döneminde daha da keskinleşmiş bir çizgiyle Alevilerin önüne dikilmiştir.
Hal böyleyken geçtiğimiz günlerde Başbakan Davutoğlu, Erzincan’da bir cemevini ziyaret ederek “Bu ülke büyük bir ev, büyük bir yuva, dergâh. Bu yuvayı bozmak, bu yuvaya ateş düşürmek isteyen kim olursa olsun ona hep beraber Hak, Muhammed, Ali hürmetine karşı çıkacağız. Kim bu yuvada, bu dergâhta birliği, beraberliği savunursa hep beraber savunacağız” dedi. Her kelimesinde kendiyle çelişen Davutoğlu’nun hangi yuvadan bahsetmekte olduğu bellidir. Sormak lazım, ezenin yuvası ile ezilenin yuvası bir midir? Onların yuvası, sömürünün yarattığı saraylar ve köşkler, ezilenlerin yuvası ise olsa olsa emekle, alın teriyle kurulmuş bir küçük daireciktir. “Bu yuvayı bozmak ve ateş düşürmek isteyenlere karşı hep beraber savunacağız” diyor Davutoğlu! Sizin sarayınız, köşkünüz Cizre’deki evler gibi bombalar altında delik deşik ediliyor mu? Ya da Alevilerin evleri gibi işaretlenip hedef haline getiriliyor mu? Yapılan bunca katliam, savaş çığırtkanlığı, işsizlik, hak gaspları ve daha niceleri... İşte asıl bunlar yuvaları bozguna uğratan ve yuvalara ateş düşüren gerçekler değil midir? Öldürülen masum Kürt halkının yuvalarını delen sizin kurşunlarınız değil mi? Emperyalist savaş çığırtkanlığıyla, göç yollarına düşen insanların yuvasını bozan siz değil misiniz?
“Devletin Alevisi olmayacağız” diyen Aleviler, bu haklı çığlıklarını daha yüksek sesle haykırmalıdır. Kan içinde kalan insanlar, yok olmuş kentler ve baskı politikalarıyla, emperyalist planlara karşı çıkmayacak bir toplum yaratmaya çalışan AKP hükümetinin, “dostluk ve kardeşlik” yalanlarına kanmamalıyız. Alevi emekçiler, Kürt bölgesindeki katliamlara karşı daha fazla ses çıkarmalı ve safını ezilenden yana almalıdır! Barışa mı yoksa Yezid’e mi semah döneceksiniz?
link: Zeytinburnu’dan bir işçi-öğrenci, Barışa mı Yoksa Yezid’e mi Semah Döneceksiniz?, 28 Şubat 2016, https://marksist.net/node/4934
Mersin’de Akademisyenlerle Dayanışma Gecesi
Esmer Yüzlü Çocuklar Ölüyor Hâlâ…