Kapitalizm var olduğu günden beri insan emeğini sömürdüğü gibi doğal kaynakları da sömürüyor. Ve bugün doğa tehlike çanlarını çalıyor. Ozon tabakası delindi, hava sıcaklıkları artıyor, buzullar eriyor, denizler, nehirler ve içme suyu kaynakları kirlendi. Ve her geçen gün kapitalizm insanlığı bir yok oluşa doğru hızla yaklaştırıyor.
1979’dan beri dünya üzerindeki buzulların %20’si eridi. 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle burjuva kurumların açıkladığı raporlarda dünyada bir milyardan fazla insanın temiz ve güvenli içme suyundan, iki buçuk milyar insanın da güvenli arıtma hizmetinden yoksun olunduğuna dikkat çekildi. 2025 yılından itibaren üç milyar insanın su kıtlığıyla karşı karşıya kalacağı, 2032 yılı itibariyle dünya nüfusunun yarıdan fazlasının su sıkıntısı yaşayacağı söylendi. Türkiye de bu ülkelerin başında geliyor. 2004 yılı araştırmalarına göre Türkiye’de yaklaşık dört insandan birinin yeterli su ve atık su hizmetinden yoksun oluğu, on kişiden altısının sağlıklı içme suyundan ve arıtma hizmetinden yoksun olduğu açıklandı. 2005 yılının Kasım ayında Malatya nüfusunun %3’ünün, yani 8 bine yakın kişinin etkilendiği salgın, yaşanan ve yaşanacak olan durumu açık bir şekilde ortaya koydu.
Amacı sermayesine sermaye katmak olan, suya da bir meta olarak bakan bu sistem sürdükçe diğer yaşanan sorunlar gibi, susuzluk da artmaya devam edecektir. Tüm dünyada savaş ve savunma sanayiine bir trilyon dolardan fazla para harcanırken, her gün dünyada 3900 çocuk susuzluktan veya kirli sudan kaynaklı hastalıklardan ölmeye devam ediyor.
Kapitalizmden önceki toplumlarda var olan çevre sorunları doğanın üstesinden gelebileceği sorunlarken, doğayı ve insan emeğini alabildiğine sömüren yapısıyla kapitalizm doğanın bozulmasının ve kirlenmesinin, su kaynaklarının hızla tükenmeye doğru gitmesinin başlıca sorumlusudur. Bu değişim tamamıyla kapitalist üretim sisteminden kaynaklı bir değişimdir.
Kapitalistler dünyayı ve yaşamı hiçe sayıyorlar. Bu bir avuç kan emici asalak için insanlığın nasıl ve hangi şartlar içinde yaşadığı önemli değildir. Burjuvazi sadece ceplerine girecek parayı düşünür. Kârlarının azalmasını istemeyen kapitalistlerin sundukları projeler de (Kyoto Protokolü vs.) sahtekârlık ve göz boyamadan başka bir şey değildir. Kapitalist üretim sistemi altında temiz su sorununa kalıcı bir çözüm bulmak söz konusu olamaz. Çok yakında su savaşlarının başlayacağı yönündeki senaryolar şimdiden yazılmaya başlandı. Su sorununun özü de çevre sorunları gibi toplumsaldır, yaşadığımız üretim sistemine bağlıdır. Ve bu üretim sistemi yerini çok daha ileri ve insanlığın yararına bir sisteme bırakmadığı sürece suyun bu şekilde kullanımı ve yok olma süreci durdurulamaz. Susuzluk ve kirli sudan kaynaklanan ölümler de engellenemez. Bu yüzden diyoruz ki, kapitalizm öldürür, kapitalizmi öldürelim!
link: MT okuru bir tekstil işçisi, Kapitalizm Her Şeyi Öldürüyor, 4 Nisan 2006, https://marksist.net/node/976
Toyota: Bir Japon Harikası
Kapitalizm Çıldırtır!