Newroz’un Kürt halkının geniş katılımıyla yapıldığı geçtiğimiz hafta içerisinde faşistler birçok üniversitede gerginlikler yaşanmasına neden oldular. Geçen yıl da Newroz sonrasında gerginlikler yaşanmıştı. Newroz kutlamalarında alanları dolduran kitle karşısında ürküntüye kapılan Türk egemenleri, bayrak krizini tezgâhlayarak Kürtlere karşı Türk milliyetçiliğini körüklemeye çalışmıştı.
Bu defa Newroz’un önüne geçemeyeceğini kabul etmek zorunda kalan devlet, Newroz’un içini boşaltmaya dönük adımlar attı. YÖGEH’li öğrencilerin 21 Mart günü İstanbul Üniversitesi’nde Newroz eylemi yapacakları sırada, YTÜ’den faşistlerin Nevruz eylemi yapacakları haberi geldi. Devrimci öğrenciler YTÜ’ye giderek, faşistlerin eylem yapmalarına izin vermediler. Devrimcilerden kaçan faşistler, aynı gün Boğaziçi Üniversitesi’nde devrimci öğrencilere saldırdılar. Akşam saatlerindeyse Beşiktaş’ta bulunan Öğrenci Evi’ni taşlayarak camlarını kırdılar.
Perşembe sabahı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine giren 5-6 kişilik faşist bir grubun, Cuma günü faşist Türkçe Yaşam Kulübünün yapacağı Çanakkale şehitlerini anma panelinin afişlerini asarken bir yandan devrimci afişleri de indirdikleri fark edilince, devrimci öğrenciler toplanarak onların okuldan dışarı çıkmalarını sağladılar. Faşistler eş zamanlı olarak Hukuk Fakültesinde de benzeri bir gerginliğin yaşanmasına neden oldular. Burada faşistlerden biri devrimci öğrencilere bıçak çekti. Bu sırada öğrencileri “korumak” bahanesine sığınarak fakülte koridoruna giren polis, araya girerek faşistleri koruma altına aldı.
Devrimci öğrencilere bıçak çekerek tehditler savuran faşist, öğleden sonra bu defa Edebiyat Fakültesine ders bahanesiyle girmeye çalıştı. Edebiyat girişinde faşistin girişine engel olunduğunu gören polis hemen imdadına yetişti. Öğrencilerin polise “bu faşist bizim arkadaşlarımıza bıçak çekti, üstünü arayın” demelerine, polis, “arayamayız, bu yaptığınızla eğitimi-öğretimi engellemekten okuldan atılırsınız” diye karşılık verdi. Devrimci öğrencilerin üstünü keyfi bir biçimde arayabilen polis, kendi safında olana karşı doğal bir tutum sergilemiş oldu. O faşistin dersi olmadığı biliniyordu. Belli ki okulun girişinde polis ağabeyleri, onu ders bahanesiyle içeri göndererek devrimci öğrencileri provoke etmek istediler. Bizim kararlı duruşumuz karşısında içeri girmekten vazgeçen faşist dışarı çıkarken “vatan hainleri” diye bağırdı. Bu sırada yanımıza kadar sokulan çevik polis bize coplarla müdahale etti.
Cuma günü erkenden okula gelen devrimci öğrenciler, faşistlerin olası saldırılarına karşı da hazırlıklı gelmişlerdi. Ancak faşistlerden önce karşılarına çevik polis çıktı. Sabah saatlerinde önce Hukuk Fakültesine okul ÖGB’si ile giren polis, devrimci öğrencilerden afişlerini sökmelerini istedi. Buna direnen devrimci öğrencileri coplayarak afişleri söktüler. Aradan çok zaman geçmeden, bu defa Edebiyat Fakültesine kalabalık bir halde giren polis, afişlerini söktürmemek için direnen devrimci öğrencilere ve o sırada kantinde oturmakta olan diğer öğrencilere, gaz bombalarıyla ve coplarla saldırıp, birçoğunun ağır biçimde yaralanmasına neden oldu.
Devrimci öğrenciler, uğradıkları saldırıyı konu alan bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. Ardından topluca Sultanahmet adliyesine gidilerek suç duyurusunda bulunuldu. Bu arada faşistler de kendi toplantılarını Valiliğin, Emniyet Müdürlüğü’nün katılımı ve çevik polisin yardımıyla da olsa gerçekleştirdiler.
İstanbul Üniversitesi tarihindeki en kapsamlı polis saldırılarından biriydi Cuma günü yaşanan. Okul idaresi ve polis, ele ele, devrimci öğrencileri bu şekilde yıpratmaya, yıldırmaya çalışıyorlar. Okulda bunlar yaşandığı sırada bir yandan da yemekhanenin özelleştirilmesi sürecine başlandı. Geçtiğimiz yıl, yemekhaneleri elden geçirerek alıcılarına beğendirmek isteyen okul yönetimi, öğrencilerin olası tepkilerini de şimdiden kontrol altına almak istediğini gösterdi.
Bu saldırıların karşısında verilecek en yi yanıt, devrimci öğrencilerin okulun diğer öğrencileriyle bağlarını kuvvetlendirerek, onları doğru yöntemlerle, gözlerindeki kalın perdeyi aralamalarına yardımcı olarak mücadeleye çekmek olacaktır. Üniversitedeki devrimci öğrenci grupları, aralarındaki politik farklılıkların üstüne örtmeden, farklılıklarıyla da olsa birlikte mücadele edebildiklerini gösterdikleri sürece, diğer öğrencilerde ve hatta üniversite emekçilerinde var olan güvensizliği parçalayabileceklerdir. Bugün gerek devletin Genel Sağlık Sigortası kapsamında giriştiği saldırı, gerekse de üniversite yönetiminin devrimci öğrencilere karşı giriştikleri devrimci faaliyeti tamamen kazımaya dönük saldırılar karşısında Fransa’da olduğu gibi bir tepki geliştirilemiyorsa; bu durumun oluşmasında önemli etkenlerden biri de bu güvensizlik atmosferidir.
Bunun pratik yöntemlerinden biri, devrimci öğrencilerin sınıflarından başlayarak, fakültelerde ekipler oluşturmaları ve bu ekiplerin etrafını öğrencilerle örmeleri olacaktır. Devrim isteyen devrimin aracını yaratmak zorundaysa, kazanımlarını korumak isteyen de bunun aracını yaratmak zorundadır.
Marksist öğrenciler burjuva demokrasisinde yer alan eşitlik kavramının süsten ibaret olduğunu biliyorlar. Kapitalizmin irinlerine karşı tepkinin olduğu her yerde burjuvazi kendini korumak için her türlü şiddet aracını, direnç gösteren işçilere, öğrencilere karşı kullanmaktan geri durmadı ve durmayacak. Devrimci gençler de bu baskıların karşısında geri adım atmadılar ve atmayacaklar. Bu baskıları bertaraf etmemiz örgütlülüğümüzü oluşturmak ve sağlamlaştırmakla mümkün olabilecektir. Geçmişin hatalarından doğru dersleri çıkarmamız ve bize lazım olan aracı yaratma iradesini göstermemiz koşuluyla.
Yaşasın Devrimci Dayanışma!
Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi Bayrağını Yükseltelim!
Ya Örgütlüyüz ve Her Şeyiz, ya da Örgütsüzüz ve Hiçbir Şeyiz!
link: İstanbul Üniversitesi’nden MT okuru bir öğrenci, İstanbul Üniversitesinde Polis Terörü, 26 Mart 2006, https://marksist.net/node/968
Kapitalizm ve Cinnet
Eşit Davranma İlkesi!