Yerel seçim dönemine daha girilmesiyle birlikte faşist rejim yine dört bir koldan kitleleri yalan bombardımanına tutmuş durumda. Öyle bir tablo çizilmek isteniyor ki sanırsınız iktidarın gözüne kestirdiği belediyeleri kaybetmesiyle, işçi ve emekçiler her şeylerini kaybedecek, her yere kaos egemen olacak. Her ne kadar ellerindeki bütün olanakları ve devlet gücünü kullanarak, kitleleri manipüle etmek isteseler de güneş balçıkla sıvanmıyor. İşledikleri suçlar, söyledikleri yalanlar, her fırsatta kendini açığa vuruyor.
Henüz Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin yaraları sarılmamışken siyasi iktidarın ve sermayenin vurdumduymazlığını bir kez daha ortaya koyan bir facia yaşandı. Erzincan İliç’te altın madeninde büyük bir toprak kayması yaşandı. Toprak altındaki kardeşlerimizin cenazesine dahi henüz ulaşılabilmiş değil.
Kanada menşeli Anagold ve Çalık grubuna ait bir şirketin, rejim desteğiyle milyonlarca ton toprağı siyanürle zehirlemesi, tüm ikazlara rağmen hiçbir önlem alınmaması sonucu bu facia yaşanmıştır. Bu facia doğa ve canlı türleri üzerinde ciddi sonuçlar doğuracaktır. Bu şirketlerin rejimi arkasına alarak insanı, doğayı, yani bütün bir yaşamı hiçe sayması ibretliktir. Yapılan eleştiriler karşısında söylenenler, savrulan tehditler egemenlerin daha neler yapabileceklerine, insanlığı daha ne felâketlere sürükleyebileceklerine ışık tutmaktadır.
Depremzedelere kan satan, çadır satan, çadırının üzerine sayaç takan, yapılan konutların kura çekimlerinde yandaşa öncelik tanıyan, gerçek depremzedeye müşteri gözüyle bakan bir rejim var karşımızda. Bu, toplum açısından tam bir garabettir, defedilmelidir. Çürük binalara defalarca imar affı çıkaran rejim, aynı şekilde siyanür barajından defalarca sızıntı olmasına rağmen madene çalışma ruhsatı vermiş, yetmezmiş gibi bu şirketin yüz milyonlarca liralık vergi borcunu silmiştir.
Hiçbir canlıya yaşam hakkı tanımayan sermayenin açgözlü işleyişi, tüm insanlığı ve doğayı felâketten felâkete sürüklüyor. Özellikle son on yılda insanlık felâketten felâkete koşuyor, hangi taşı kaldırsan altından egemen güçler çıkıyor. Rutin hale gelen orman yangınları, bakımsızlık sonucu patlayan barajlar ve sel felâketleri, maden göçükleri ve her sektörde iş cinayetleri birbirini izliyor. Devasa kentlerin beton yığınına dönüşmesi ve depreme karşı hiçbir hazırlığın olmaması, gerçeklerin yalan dolanla sıvanmaya çalışılması ise başka felâketlerin bizi beklediğini ortaya koyuyor. Öte yandan ekonomik bir yıkım yaşıyoruz. Emeklilerin tam anlamıyla yok sayılması, işçilerin açlık sınırının altında bir ücrete reva görülmesi, hız kesmeden devam eden hayat pahalılığı, artan ev kiraları derken neredeyse her şey zıvanadan çıkmış durumda.
Bu tablo bir gerçeği tekrar gösteriyor; egemenlerin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Üstelik bunlar sadece Türkiye değil bütün dünya işçi sınıfının karşı karşıya olduğu sorunlardır. Kapitalist sistem tüm dünyada işçi sınıfına savaşlar ve felâketlerden başka bir şey vermemektedir. Ve dünya işçi sınıfı kendi bağımsız sınıf birliğini kurmadıkça yaşam hakkına sahip çıkamaz. Bizim kendi gücümüze güvenmekten, bu gücü açığa çıkarmak için canla başla çalışmaktan başka bir kurtuluş yolumuz yoktur. Yeryüzünün talanına, artan militarizme ve emperyalist savaşlara karşı dünyanın bütün işçileri birleşin!
link: İstanbul/Esenyurt’tan bir metal işçisi, Yaptıkları Yapacaklarına Işık Tutuyor, 26 Şubat 2024, https://marksist.net/node/8198
Ortadoğu’da Savaş ve Kaos Büyüyor
Avrupa’da Çiftçilerin Öfkesi ve Çıkışsızlığı