Yaklaşık 210 milyonluk nüfusuyla Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya, dünyanın en fazla nüfusa sahip yedinci ülkesi. Petrol, doğalgaz, demir, kömür gibi yeraltı kaynakları bakımından zengin olan ülkede, dünyanın en büyük 11. petrol rezervleri bulunuyor. Nijerya aynı zamanda 7. büyük doğalgaz rezervine de sahip. Afrika’nın en büyük ekonomisi olan bu ülke, dünya sıralamasında ise 31. sırada yer alıyor. Nijerya, aynı zamanda Çin’in Afrika’daki en önemli ticari ortaklarından biri. Ne yaman çelişkidir ki, bu kadar zenginliğin olduğu bu ülkede kıtlık yaşanıyor. Bir tarafta zenginlik büyürken diğer tarafta yoksulluk ve açlık derinleşiyor. Ülke nüfusunun yarısı günde 2 doların altında bir gelirle yaşamaya çalışıyor yani açlık çekiyor. İşsizlik oranı ise yüzde 25’ten fazla.
İnsani gelişmişlikte 158. sırada yer alıyor Nijerya. BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine (UNHCR) göre Nijerya’da yerinden edilmiş kişi sayısı her geçen gün artıyor. Geçtiğimiz yıl 500 binden fazla insan yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Temiz su ihtiyacının karşılanamaması, tıbbi müdahalenin zamanında yapılmaması nedeniyle hastalık ve ölüm riskiyle her an burun buruna Nijerya halkı. Geçtiğimiz yıl 50 binden fazla kişiye kolera teşhisi konulurken kolera salgını nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı iki bini geçti. Bir ülkenin ekonomisinin büyük olması, zengin yeraltı kaynaklarına sahip olması o ülkenin işçilerinin, emekçilerinin de refah içinde yaşaması anlamına gelmiyor. Ekonomiyi canıyla kanıyla büyütenler, tersine gün geçtikçe yoksulluğa itiliyor, insan olarak görülmüyor.
Köle ticareti 19. yüzyılda yasaklanmasına rağmen, Nijerya’da ve diğer Afrika ülkelerinde bugün yasadışı köle ticareti yapılıyor. Tıpkı hayvanların bir çiftlikte yetiştirilip satılması, pazarlanması gibi çocuklar alınıp satılıyor, insanlık onuru ayaklar altına alınıyor. İş vaadiyle kandırılan, kaçırılan kadınlar, “bebek fabrikası” olarak bilinen evlerde zorla tutuluyor, tecavüze uğruyor ve hamile bırakılıyor. Bu kadınların dünyaya getirdiği bebekler ise satılıyor. Geçtiğimiz Haziran ayında, bu “fabrikalardan” birine düzenlenen polis baskınında 35 genç kadın kurtarılmıştı.
Bu haberleri okurken insanın kanı donuyor. Ey insanlık neredesin diye haykırası geliyor! Kaçırılan kadınların gördüğü şiddetin dehşeti bir tarafta, satılan bebeklerin başına ne geldiği soruları diğer tarafta… Bebeklerin kimlere satıldığı, ne amaçla kullanıldığı tam olarak bilinmiyor. Sadece çocuğu olmayan ebeveynlere satılmadıkları tahmin ediliyor. Organ mafyasına mı kurban gidiyorlar yoksa her türlü zulme uğrayarak köle gibi çalıştırılacakları yerlere mi satılıyorlar? Veyahut kız çocukları “seks kölesi” olarak mı kullanılıyorlar? İşin acı yanı bu ihtimallerin hepsi mümkün. Bebek fabrikaları dehşetin sadece bir bölümü… Ailelerinden zorla koparılan ya da iş bulma vaadiyle ikna edilen çocuklar da insan tacirlerinin kurbanı oluyorlar. Bu çocuklar başta ev içi hizmet olmak üzere pek çok ağır işte zorla çalıştırılıyorlar, cinsel istismara maruz kalıyorlar. Zorla çalıştırılan 12 milyon çocuk olduğu ve bunların yüzde 80’inin insan tacirlerinin kurbanı olduğu tahmin ediliyor. Nijerya’da insan ticareti, yılda yaklaşık 150 milyar dolar gelir elde edilen bir sektör haline gelmiş durumda! İnsan vicdanının kaldıramayacağı bir dehşettir bu.
Lenin’in dediği gibi, “kapitalizm sonu gelmez bir dehşettir”. İnsanın alçaltıldığı, onurunun ayaklar altına alındığı, her şeyin alınıp satılabilir bir metaya dönüştürüldüğü bir sistemdir. Kapitalizm denilen lağım çukuru her geçen gün daha fazla çürüyor ve ortalığa pislik saçıyor. Kapitalizm yıkılmadıkça, insanlık onuru da kurtulamayacaktır.
link: İstanbul’dan bir kadın işçi , Kapitalizm Sonu Gelmez Bir Dehşettir , 28 Temmuz 2022, https://marksist.net/node/7711
Ekmek ve Sirk, Yoksullaştırma ve Sopa
Zorunluluk Âleminden Özgürlükler Âlemine