Sınıflı toplumlar var olduğundan beri ezenle ezilenlerin arasında hep bir kavga olmuş, olmaya da devam edecek. Ta ki sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurulana dek. Şiirlere, şarkılara, filmlere, kitaplara konu olmuş iki sınıf arasındaki mücadele. Ezilenler olarak bazen yenmişiz, bazen de yenilmişiz. Zalimlerin saltanatlarını sürdürebilmesi için en acımasız insanlık dışı işkencelere maruz bırakılmışız. Ama hep dik durup, boyun eğmeyip, kavga vermişiz. En olmaz, en karanlık dedikleri dönemlerde ve durumlarda bile başkaldırıp mücadele etmişiz. Nazi Almanya’sının Yunanistan’ı işgalinden sonra kurulan Haydari Kampındaki sosyalistlerin haklı davaları uğruna ölüme meydan okumaları gibi…
Bir başkaldırının, direnmenin hikâyesidir Haydari Kampı. Düğün alanına giden damatlar gibi tıraşlarını olup, en güzel kıyafetlerini giyip, kemençeler eşliğinde horona durmuşlar katledilmeden hemen önce Haydari Kampının tutsakları. Kadın, erkek, çoluk-çocuk marşlar, şarkılar söylemişler hep birlikte. Bayrama gider gibi ölüme gitmiş bu yiğit savaşçılar! Yeter ki insan kafasına direnmeyi koysun; bir öğreteni, bir bileni olsun yanında yeter ki…
İşte ana karakterimiz Napolyon da bu öğretenlerden birisidir. Napolyon sosyalist direnişçiler arasında sözü dinlenen, yaptığı her şeyi davası uğruna kullanan bir öncüdür. Tutsak arkadaşları arasında en sevilen ve güvenilen kişidir. Almanca da dâhil 7 dil bilir. Arkadaşları bu sebeple, Napolyon’dan kampı yöneten Nazilerle aralarında tercümanlık yapmasını isterler. Naziler, Napolyon’u tercümanlık yapması için mahkûmların sorgularına da katar. O bu durumu arkadaşlarının ve mücadelesinin lehine kullanmayı bilir. Mücadeleci kişiliği ve kararlı duruşu Alman komutanın bile dikkatini çeker. Elinde bulundurduğu güçten son derece emin olan Nazi komutanı, bir kurşun atımlık mesafede duran Napolyon’un iradesinin ve kararlılığının karşısında şaşkına döner.
Sırf mahkûmlara işkence olsun, eziyet olsun diye sabahtan akşama kadar taşlar ve çakıllar toplatılır Haydari Kampında… Amaçsız bir şekilde bir uçtan diğer uca taş taşır mahkûmlar... Sonra gerisin geri topladıkları yere... Amaçsızca yapılan bu iş, aslında bir işkencedir onlar için. Ama Napolyon bunu da işkence halinden çıkarır dostlarıyla... İki koca piramit yaparlar 8 günde. Bu piramitler kazmayla, kürekle, çekiçle değil esir tuttuklarını sandıkları mahkûmların elleriyle yapılır. Yan yana diktikleri bu piramidin bir yüzüne HAYDARİ diğerine 1943 yazarlar.
Aynı zamanda “Son Not” isimli filmi de olan bu kitap gerçekte yaşanan olayları anlatıyor. 1944 yılında dört Alman generalin öldürülmesine misilleme olarak Haydari Kampında esir tutulan 200 sosyalistin 1 Mayıs günü kurşuna dizilerek katledilişini anlatıyor. Her bir general için 50 sosyalist. Haydari Kampındaki mücadeleci iradenin kişileşmiş hali olan Napolyon’a son bir teklifte bulunur komutan. Napolyon’un infazının, başka bir mahkûmun öldürülmesi karşılığında durdurulması kararını aldığını söyler. “Senin yerine ölecek mahkûmu ister sen seç ister ben seçeyim” der ve ona hayatını teklif ettiğini belirtir. Bu teklif karşısında Napolyon, “Bana küçük düşürücü bir kurtuluş teklif ediyorsun. Eğer kabul edersem bir hiç olurum” der ve cevabının “iki saat içinde, yoldaşlarımın yanında ölü olarak uzanacağım!” olduğunu söyler.
İnandıkları uğruna korkmadan ölüme gidebilmek, bu tarihsel mücadelenin haklılığına inanan insanlar için bir yenilgi değildir. Bizler ve bizden sonraki kuşaklara da bırakılacak derslerle dolu direngen bir mücadele geleneğidir. Bu mücadele geleneğine sahip çıkanlar bir gün mutlaka bunların hesabını soracaktır. İşçi sınıfının şairi Nâzım Ustanın da dediği gibi, DÖVÜŞENLER ÖLENLERİN TUTMAZ YASINI! İşte bizler de her şeyi öğrenip hiçbir şeyi unutmayan mücadeleci devrimci işçiler olarak, geçmişimizi öğrenip gelecek günler için mücadele ediyoruz. Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurulana dek asla bitmeyecek bir mücadele!
link: İstanbul’dan bir kadın işçi, Ezenlerin Değil Ezilenlerin Hikâyesi: “Haydari Kampı”, 9 Nisan 2021, https://marksist.net/node/7336
ABD’den Türkiye’ye: Nefes Alamayanlar Her Yerde!
Engels: Komünizmin Ölümsüz Savaşçısı /7