DİSK-AR açıklamasına göre açlık sınırı 2385 lira, yoksulluk sınırı ise 8249 liradır. Asgari ücret hiçbir şekilde bu sınırların üzerine çıkıp belimizi doğrultmuyor. Bu da yetmezmiş gibi aynı araştırmaya göre işsiz sayısı 9 milyonun üzerinde. Büyük, uçan ekonomiyiz diye övünenler kendi ceplerine göre pay biçiyorlar, bu belli oluyor artık. İşsizlik ve yoksulluk tabii sadece Türkiye’yle sınırlı değil. En büyük 5 ekonomiyi oluşturan ülkeler için de aynı durum geçerli.
Diğer taraftan Ortadoğu’da yıllardır süren savaş, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki kör dövüşü, bazen Kıbrıs’ta, bazen Libya’da gerilimin yükselmesi ve dahası… Türkiye de dâhil olmak üzere tüm ülkelerde askeri harcamalara ayrılan bütçe diğer yıllara göre katmerli bir şekilde artmıştır. Yani yoksula ve aç olana hiçbir şey verilmezken silaha en yüksek bütçe ayrılmıştır. Yaşanan bu savaştan kaçan insanların sayısı artmış ve başka ülkelere göç etmeye zorlanmışlardır. İnsanların evleri yıkılmış, kimisi gittikleri ülkelerde, baraka bile denemeyecek evlerde yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. Binlerce insan bu savaşlarda ölmüş ve ailelerine zulümler yaşatılmıştır. Yani nereye baksak, nereye elimizi vursak o yerlerden irin ve kan akmaktadır. İşsizlik yüzünden yaşamdan kopanlar ya da kötü çalışma koşullarından intihar edenler, savaşlarda ölenler… Bu hükümetlerin, bu patronların, bu burjuvaların biz işçi sınıfına hiçbir yararı dokunamaz.
Umutlu olmak için tarihi iyi okumak gerekiyor. 1917 Ekiminde tarih büyük olaylara tanık olmuştu. Büyük Ekim Devrimi günlerine. Ekim Devrimi gerçekleştirilirken Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı devam ediyordu. Bu savaşta milyonlarca insan ölmüştü, tıpkı günümüzde yaşadığımız haksız savaşlar gibi. Büyük Ekim Devrimi, çok öncesinden başlayarak yürütülen sabırlı ve dikkatli bir çalışma ve örgütlülükle gerçekleşmiştir. Öyle sihirli bir değnekle olmuş bitmiş bir şey değildir. Lenin’in önderliğinde Bolşeviklerin kendi yüreklerini harlayıp adanmışlık içinde yürüttükleri bir devrimdir. Onlar işçi sınıfının güzel günleri getireceğine inanıyorlardı. “Ancak ve ancak işçi sınıfı bu haksız savaşları, bu açlık ve zulmü ortadan kaldırabilir” inançları vardı. İşçi sınıfının örgütlü mücadelesi sayesinde geçekleşebilirdi o hayal edilen dünya. Ama bunun için dirençli ve sabırlı olmak gerekir. Üzerine uzun uzun düşünmek gerekir. Ekim Devrimi uzun yılların birikimidir. Günümüzün kötü şartlarından çıkıp daha mutlu ve güzel bir dünyanın inşası Ekim Devriminden elde edilen tecrübe ve deneyimleri iyi okumakla ve bunu üzerimize bir ödev bilerek hareket etmekle mümkündür. Ekim Devrimi biz işçi sınıfına umut olmuştur. İşçi sınıfının iktidarı nasıl ele geçireceğini ve neler yapacağını göstermiştir. Patronları korkudan titretmiş ve felçleştirmiştir. İşçi sınıfının gücünün ne olduğunu, örgütlenince neler olacağını göstermiştir. Ekim Devriminin ateşi yanmaya devam ediyor. Sonsuz yanan bir meşale gibi.
Yaşasın Büyük ve Şanlı Ekim Devrimi!
link: Adana’dan bir işçi, Sönmeyen Bir Ateştir Ekim Devrimi, 7 Kasım 2020, https://marksist.net/node/7078
Selam Olsun Ekim Devrimine!
Yeni Ekimler Hayalse Bu Korku Niye?