[img_assist|nid=6329|title=|desc=|link=none|align=left|width=610|height=354]
Avrupa cezaevlerinin durumuna ilişkin olarak Avrupa Konseyi ile Lozan Üniversitesi tarafından ortaklaşa hazırlanan bir rapor açıklandı. 2016 yılına ait verileri içeren Avrupa Konseyi Yıllık Ceza İstatistikleri raporu oldukça dikkat çekici. Rapora göre Türkiye, tutuklu ve hükümlü sayısı bakımından Avrupa’da birinci sırada yer alıyor. Cezaevlerindeki 192 bin 627 mahpusla birinciliğe yerleşen Türkiye’yi 94 bin mahpusla İngiltere takip ediyor.
Rusya dışında, Avrupa Konseyi ülkelerinde 859 bin 102 tutuklu mahkûm bulunduğu belirtilen raporda; Konsey’e konuyla ilgili bilgi vermeyen Rusya da eklendiğinde bu sayının 1 milyon 550 bini geçtiği tahmin ediliyor. Raporda, cezaevi nüfuslarının artması, kapasitenin birkaç katı üzerine çıkması ve bunun etkileri, tutukluluk sürelerinin artması gibi önemli hususlara dikkat çekiliyor.
1 Eylül 2016 tarihine kadar alınan verilerle yapılan analizde Türkiye’nin cezaevi nüfusu 2006-2016 yılları arasındaki yüzde 161’lik artışla bu yıllar arasında yine Avrupa rekoru kırmış. Bu tabloya 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ile birlikte tutuklu sayılarının giderek arttığı gerçeğini eklediğimizde durumun vahameti daha da anlaşılmış olur. Adalet Bakanlığı verilerine göre 1 Aralık 2017’de 223 bin 589 hükümlü ve tutuklu bulunuyordu. Ayrıca denetimli serbestlik altında 330 bin 119 yükümlü bulunmaktadır. Yaklaşık 15 ay içerisinde 30 binden fazla kişi tutuklandı. Diğer bir ifadeyle her gün yaklaşık olarak 70 kişi tutuklandı.
Giderek artan tutuklu sayılarına paralel olarak cezaevleri sayılarında da ciddi bir artış var. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün 2016 faaliyet raporundaki verilere göre 38’i 2016’da olmak üzere 10 yılda 139 cezaevi inşa edildiği görülüyor. Bu sayının yeterli olmadığı, “büyüyen Türkiye”ye yakışmadığı söyleniyor. Bunun için 2023 yılına kadar 228 yeni ceza infaz kurumu açılacağı “müjdesi” veriliyor! Bugün 381 cezaevi olduğunu hatırlayacak olursak bu “müjdenin” korkunçluğu ve yapılmak istenenler daha da somutlaşıyor. Egemenler, belli ki bizler için en güzel yer olarak görüyor buraları. Dolayısıyla ellerinden geldiği kadar bunu güzel bir şeymiş gibi aktarmakta, iyi işler yaptıklarını dillendirmektedirler.
İşçiler, emekçiler ve muhalifler üzerindeki baskı giderek arttırılmakta, bu kesimler susturulmaya çalışılmaktadır. Susturulamayanlarsa zindanlara atılmaktadır. Hükümlü ve tutsak sayısı özellikle OHAL ilanından sonra katlamalı bir şekilde artmış ve artmaya devam ediyor. Hızla yapılmaya başlanan yeni cezaevleriyle; yine muhaliflere, yaşananlara karşı öfkesini dile getirenlere, açlık ve yoksulluğu kabul etmeyip grevlere başvuran işçilere “sizin de yeriniz burası” mesajı veriliyor. Baskıyı ne kadar arttırırlarsa arttırsınlar, ezilenler, sömürülenler, her türlü ayrımcılığa uğrayanlar olarak bizler, kendi sınıfımızın tarihinden biliyoruz ki geçmişte karanlıkları aydınlığa çevirmek için nice mücadeleler verilmiştir. Tarihin tekerleğini geriye doğru döndürmeye çalışanlara inat, işçi sınıfı ozanının dediği gibi, “güzel günler göreceğiz, güneşli günler göreceğiz” ve bunun için var gücümüzde çalışmaya devam edeceğiz.
link: Pendik’ten bir işçi, Avrupa Birinciliğimiz…, 8 Mayıs 2018, https://marksist.net/node/6337
Bu Dünyaya Marx Geldi! /1
Facebook Skandalının Gösterdikleri