Kırklareli’nin Büyükmandıra beldesindeki bir yağ fabrikasında metan gazı sıkışması sonucunda yangın çıktı. Yangın giderek büyüyerek tüm fabrikayı sardı. Yayılan alevler yüzünden fabrika çevresindeki bütün evler de yanma tehlikesiyle karşı karşıya iken 26 yaşındaki 5 yıllık işçi Aytaç Akter alevlerin arasına daldı ve faciayı önlemek için tankların vanalarını kapadı. Böylelikle tankların patlama olasılıkları ortadan kalktı. Ve bunun sonucunda yangın yayılmayarak çevrede bulunan evler kurtuldu, ancak genç işçi vanaları kaparken tamamen yandığından dolayı kaldırıldığı hastanede öldü!
Gerekli önlemlerin alınmaması ve itfaiyenin zamanında müdahale edememesi bu gencecik insanın yaşamının baharında ölüme gitmesine yol açtı. Bazı gazeteler olayı “kahraman işçi” başlığı ile yazdılar. Ama bu kahramanlık işçinin yaşamına mal oldu ve bu yaşamın geri verilebilir bir tarafı yok.
İnsan doğasının bencil olduğundan dem vurarak sosyalizmin mümkün olmadığını vurgulayan burjuvalar ve onların ideologları aslında insan olarak sadece kendilerinden bahsediyorlar. Oysaki gerçekten insani değerlerini kaybetmemiş olan insanların kendi yaşamları pahasına neleri göze aldıkları bu olayla bir kez daha açıkça göz önüne serilmiştir. Kendi fabrikalarında güvenlik tedbirleri almayarak insanlığı tehlikenin içine atan, herhangi bir kaza olduğunda sorumluluğu işçilerin üstüne atan, yangın gibi büyük çaplı bir kaza olduğunda ise fabrikayı ilk olarak terk eden burjuva fareler kendi kaybettikleri insani değerleri bütün insanlığın da kaybettiğini söyleyerek kendi ideolojileri doğrultusunda insanlığı değerlendiriyorlar. Oysaki kaybolan insanlık ve bencil olan insan doğası değildir. Burjuvazi insanlığın kaybolduğunu ve insan doğasının bencil olduğunu bize yutturmaya çalışıyor.
Her gün onlarca işçi iş kazalarında yaşamlarını yitirip, iş aletlerini korumak pahasına uzuvlarını kaybederken burjuvalar kendi yaşamlarını riske atacak hiçbir faaliyetin içine girmiyorlar. İnsanca yaşama koşullarına sahip olmayan biz işçilere sadece ücret konusunda değil, yaşamın her alanında birer köpekmişiz gibi davranılıyor. Ve biz işçiler bugüne kadar bu aşağılanmaların hepsini sineye çekmiş bulunuyoruz. Daha kötü iş koşullarına alışıyoruz, daha kötü ücretlere alışıyoruz, babalarımızın ve onların babalarının yaptıkları işleri yapmaya devam etmeye alışıyoruz, kısacası birer koyun gibi tepkisizleşmeye alışıyoruz. Kuşkusuz burjuvazi medyası ve verdiği eğitimi ile bizi bu duruma alışmaya müsait hale getiriyor, ama biz de buna karşı koymuyoruz.
Kapitalizm ve bu sistemin sahipleri olan kapitalistler bizi iliğimize kadar sömürüyorlar. Bu böyle gitmemeli. İnsan, insanlığının farkına varmak zorundadır. İnsan eylemi ile insan kimliğini taşır. Varolan bütün baskılara rağmen kılımızı bile kıpırdatmıyorsak, söylenen bütün yalanlara inanıyorsak, bireysel çıkarlarımız dışında bir şey düşünmüyorsak bu yaşamın hiçbir anlamı yoktur ve yaşamanın da gereği yoktur. Kurtuluşun tek başına olmadığı bilinciyle, kendi kurtuluşumuz değil, ama bütün insanlığın kurtuluş mücadelesinde birleşerek örgütlenmeliyiz.
Tarih bize işçi sınıfının neler yapabileceğini defalarca gösterdi. Ama yine aynı tarih işçi sınıfının tek başına hiçbir şey olamadığını ve hiçbir şey yapamadığını da gösterdi. İşçi sınıfının mücadele tarihi, örgütlü işçilerin kazanımlarına ve örgütsüz işçilerin mağlubiyetlerine onlarca kez tanıklık etmiştir. Doğru önderlik altında enternasyonalist bir mücadele işçi sınıfının zaferini garantileyecek olan yegâne mücadeledir. Ve ancak bu mücadele ile kapitalistlerden fabrikalarda, madenlerde, savaşlarda döktükleri kanların hesabı sorulabilir.
Kapitalizm öldürür, kapitalizmi öldürelim!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
link: Kartal'dan MT okuru bir işçi, Fabrikadaki yangın ve düşündürdükleri, 21 Ocak 2007, https://marksist.net/node/467
Latin Amerika Bolşevik Önderliğini Arıyor
Burjuvazi içindeki çatışma şiddetleniyor