Hemen her gün gazetelerde, haber bültenlerinde ya kocası ya babası ya abisi ya da herhangi bir erkek tarafından öldürülen, tecavüz edilen, şiddet gören kadınların haberlerini görüyoruz, duyuyoruz. Türkiye’de her gün ortalama 5 kadın öldürülüyor. Kadın cinayetleri 2002 ile 2009 yılları arasında ortalama %1400 artış gösterdi. Ne yazık ki bu vahim tablo 2015 yılında da artarak ve daha da vahşileşerek devam ediyor.
Bundan 5 ay önce Özgecan Aslan Tarsus’ta vahşice katledildi. Bu vahşetin detaylarının ortaya çıkmasıyla binlerce insan sokaklara çıktı, öfkesini, acısını haykırdı. Binlerce insan “adalet” diye haykırdı. Daha Özgecan Aslan’ın acısı tazeliğini yitirmemişken, benzer bir haber de Muğla’dan geldi. 18 yaşında ki Cansu Kaya da aynı vahşetin kurbanı olmuştu. Üstelik Cansu’yu katleden kişi Özgecan Aslan için yapılan protesto eylemlerine katılmıştı. Peki, bir erkek tanımadığı bir kadının yaşadığı acıya bu kadar duyarlı davranıp, arkadaşı olan bir kadının canını nasıl alabilir? Bu nasıl bir ruh hali, nasıl bir çıldırmışlıktır? Günlük hayatlarında birilerinin yakın arkadaşı, işinde gücünde, zararsız insanlar olarak bilinen bu insanların gözünü bu kadar döndüren nedir? Onları birer caniye dönüştüren şey ne?
İnsanlar kendi aralarında sohbet ederken çokça duyarız “bu dünyanın artık çivisi çıkmış” diye. Evet, yaşadıklarımız ve gördüklerimiz dünyanın adeta cehenneme dönüştüğü hissini oluşturuyor çoğumuzda. Kadın cinayetleri, yürüyen emperyalist savaşlar, din adına binlerce insana yapılan zulüm, küçücük çocuklara yapılan işkenceler, iş cinayetleriyle mezbahaları andıran fabrikalar. Aslında bu sorunların hiçbiri birbirinden bağımsız değil. Bütün bu sorunların kaynağında kapitalist sömürü düzeni yatıyor. İnsanı insana yabancılaştıran, sürekli bencilliği pompalayan, kâr hırsını, parayı her şeyin üstünde tutan, düşünmeyen, sorgulamayan gençler yaratan, onları uyuşturucu bataklığına sürükleyen kapitalist sistemdir. Dünyanın çivisinin çıkmasının nedeni tam ta budur. İşyerinde ya da okulunda normal olan bir insanı aniden gözleri dönmüşçesine birilerini boğazlayacak bir caniye dönüştüren bu köhnemiş düzenden başkası değildir.
Kapitalizm ölümlerden, savaşlardan, yıkımlardan, katliamlardan besleniyor. Ancak bu gidişata dur demek ve dünyayı daha yaşanası bir hale dönüştürmek mümkün. Bunu ancak kardeşleşerek, hedef tahtasına kapitalist sömürü düzenini oturtarak başarabiliriz. Yani bu bataklığı kurutmak için bir araya gelmekten ve kapitalist sömürü düzenine karşı mücadele etmekten başka çıkar yolumuz yoktur.
link: Gebze’den bir işçi, Kurutulması Gereken Bir Bataklık: Kapitalizm, 24 Temmuz 2015, https://marksist.net/node/4336
Suruç’taki Karanfillere
Hastanelerde Şiddet Biçim Değiştiriyor, Polis Şiddeti Geliyor!