Kapitalist sistem insanlığın gelişiminin önündeki en büyük engel haline gelmiş durumda. Üretici güçler hızla gelişip, insanlığın tüm ihtiyaçlarını karşılayacak olanaklar fazlasıyla artmış olmasına rağmen başta sağlık hizmetleri olmak üzere birçok ihtiyacın karşılanmasının önüne kâr güdüsü engel olarak dikilmiş durumda. Geçtiğimiz günlerde İngiltere’deki Daily Mail gazetesinde çıkan ve Türkiye’de de gündem olan haber bu açıdan çok önemliydi. Haber Londra’daki Kanser Araştırma Enstitüsü’nün başkanı olan ve aynı zamanda kendisi de kanser hastalığından mağdur olan Paul Workman adında bir profesörün anlattıklarıyla ilgiliydi. Profesör kanserle mücadelede karşılarına çıkan engellerin boyutunu anlatıyor. İlaç firmalarının yeterince kârlı bulmadıkları için yeni ilaçların geliştirilmesine yatırım yapmadığını, bilimadamlarının finans kaynağı bulamadıkları için çalışmalarına devam edemediğini söylüyor. Profesör kanserle savaşın hız kestiğini, ilaç tekelleri pahalı bulup desteklemedikleri için yeni ilaçların deneylerinin yapılamadığını anlatıyor.
Tüm dünyada bugün en büyük pazarlardan biri de ilaç pazarıdır. İnsan sağlığı üzerinden oynanan oyunlar akılalmaz boyutlara ulaşmıştır. Kanser gibi hastalıklar için bugüne kadar üretilen ve halen piyasada olup insanların kullanmaya mecbur kaldıkları ilaçlar o kadar pahalı ki, ilaç tekelleri bu tatlı kârlardan vazgeçmek istemiyorlar. Teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği dünyada hâlâ kanserin kesin tedavisinin olmaması ancak bulunmak istenmemesi yüzündendir. Bugün gelinen nokta da aslında budur. Kanserin kesin tedavisinin bulunması veya kanserden korunmak üzere gerçek bir çalışmanın yürütülmesi, ilaç tekellerinin kendi bindiği dalı kesmesi demektir.
Bu tür ilaçları üreten ilaç tekellerinin bazılarının deney aşamalarında ne kadar vicdansız davrandıkları, birçok ölümcül yan etkisi olmasına rağmen yüzlerce ilacın kullanılmasını nasıl sağladıkları da biliniyor. Hatta bazı ilaçların deney aşamasında görev alan ve ölümcül yan etkileri konusunda uyarılarda bulunan bilimadamlarının tehditle ve şantajla nasıl susturuldukları, hatta öldürüldükleri de sır değil.
İşçilerin, emekçilerin, yoksul halkların sağlığı üzerinden hem Türkiye’de hem de dünyada çok kirli mekanizmalar kurulmuş durumdadır. Sağlık malzemelerini, ilaçları, ameliyat malzemelerini üreten kapitalistler, bunları pazarlayan şirketler, buna izin veren devlet kurumları, yasalar, mevzuatlar, ihaleler, bunu sağlık kurumlarında tanıtan pazarlamacılar, bunu reçete eden doktorlar, bunu satan eczaneler, tıbbi medikal firmalar vb. arasında bir çark dönmektedir. Ve ne yazık ki milyonlarca insan bu çarkın dişlileri arasındadır.
Daha fazla kazanmak uğruna her şeyin mubah olduğu kapitalist sistem yıkılmalıdır. İşçi sınıfının devrimci mücadelesi zafere ulaştığında insanlık mutlu ve sağlıklı günlere yelken açacaktır. İşte o zaman kanser, AIDS ve hatta her gün bir yenisi ortaya çıkan hastalıklar da ya tarihe karışacak ya da nezle gibi kolayca tedavi edilir hale gelinceye kadar bilim, bilimadamları ve gerekli her şey insanlığın hizmetine sunulacaktır.
link: Tuzla’dan MT okuru bir işçi, Kanser Araştırmalarına Kapitalizm Engeli, 18 Kasım 2014, https://marksist.net/node/3712
“Beyaz İnsanlar Bu Yüzden mi Bu Kadar Sağlıklı?”
“Yeni Türkiye” İçin Daha Çok İşçi Ölecek