Çikolatanın bilinen tarihi yaklaşık 3 bin yıl gerilere uzanıyor. Kakao tohumlarının işlemden geçirilmesi ile elde edilen bu yiyecek, eski zamanlarda dinsel törenlerde ve şifa için kullanılırmış. Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte ise çikolatanın büyük bir pazarı oluştu ve kapitalistler için artık çikolata üretmek muazzam kârlar anlamına gelmeye başladı. Büyük bir çoğunluğun severek yediği bu yiyecek, tekeller için büyük kârlar demekken, madalyonun öteki yüzünde kakao işçilerinin yoksulluk dolu yaşamları yer alıyor.
İnternette izlediğim bir video, kakao işçilerinin kendi ürettiği üründen faydalanamamasını çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor. Fildişi Sahili’ndeki kakao işçileri, kakao çekirdekleri ile çikolata yapıldığını yeni öğreniyorlar ve hayatlarında ilk kez çikolata yiyorlar. İlk defa çikolata yiyen işçi “bu gerçekten kakaodan mı yapılıyor” diye soruyor ve “bu hayatımda ilkti, hiç yememiştim, çok lezzetli” diyor. Kakao işçilerinden biri “biz bunları aracıya veriyoruz, büyüklerimiz şarap yapımında kullanıldığını ya da güzel bir yiyecek olduğunu söylüyorlardı, ama doğru mudur bilmem” diyor. Çikolatanın tadına bakan işçi, arkadaşlarının yanına gidip bu duyguyu onların da tatmasını istiyor. Arkadaşlarına önce çikolatanın ne olduğunu anlatıyor. “Kurutulmuş kakao çekirdeklerinden beyazlar bunu yapıyor” diyor çikolata için. Diğer işçiler de çikolataya bakıyor, dokunuyor ve yorumlar yapıyorlar. Bir işçi “beyaz insanlar bu yüzden bu kadar sağlıklı. Biz hastalıklardan yakınıyoruz çünkü kakao yetiştirmek ağır iş. Şimdi sonucu hoşumuza gitti, tatmak büyük ayrıcalık” diyor. Herkesin bir parça almasıyla çikolata bitiyor ve işçilerden biri çikolatanın kâğıdını alıp “çocuklarıma bunu göstereyim bari” deyince çikolatayı getiren adam “bende bir tane daha var, sorun yok” diyor.
Kapitalizm öyle bir sistem ki, insanı kendi ürettiği ürüne bile yabancılaştırıyor. Zenginlikleri, güzellikleri üretenler, bu güzelliklerden faydalanamıyorlar. Çikolatanın hammaddesini üreten işçilerin çikolataya ulaşamaması kapitalizmin ne kadar çelişkilerle dolu bir sistem olduğunu anlatıyor bize. Milyarlarca dolar kazanan tekeller, sıra işçilere geldiğinde gözü dönmüş canavarlara dönüşüyorlar. Fildişi Sahili örneğinde olduğu gibi pek çok batı Afrika ülkesinde insanlar adeta kölelik koşulları altında çalıştırılıyorlar ve karşılığında ellerine ağır bir sefaletten başka bir şey geçmiyor.
Bu tablo maalesef batı Afrika ülkeleriyle de sınırlı değil. Örneğin Çin’deki Adidas fabrikalarında çocuk işçiler çok düşük ücretlerle ölesiye çalıştırılıyorlar ve ürettikleri ayakkabıları giymek onlar için bir hayalden ibaret: “… spor tekelleri olimpiyatlara sponsor olabilmek için milyon dolarlar harcıyorken, çocukları ve işçileri yok pahasına çalıştırıyorlar. Adidas fabrikalarında çalışan işçilerin aldığı ücret, mesai ücretleriyle birlikte 150 doları ancak geçiyor. Bir ay boyunca binlerce ayakkabı üreten işçilerin aldıkları maaş, sadece bir ayakkabının fiyatı kadar.” (Suphi Koray, Olimpiyatların Öteki Yüzü, MT, Haziran 2008) Kısacası dünyanın pek çok bölgesinde işçiler kölece koşullarda çalışmalarına rağmen düzgün bir spor ayakkabısı alamayacak veya bir parça çikolata yiyemeyecek durumda yaşıyorlar.
Dünyanın her yerinde bu çelişkiler farklı nitelikte, ama öz aynıdır. Neden gemi üreten işçiler, gemiyi alıp dünya turuna çıkamıyorlar? Neden lüks oteller inşa edenler bir gece bile bu otellerde kalıp tatil yapamıyorlar? Tadamadığımız yiyecekleri, içecekleri ve güzel olan her şeyi… Bunların hepsini tüm dünyada işçi sınıfı üretiyor, ama doyasıya kullanamıyor. Geriye tek bir çözüm kalıyor. İşçi sınıfı örgütlenecek, asalakları başından def edecek. Tüm dünyada işçiler hem yönetecek hem de çok daha fazlasını seve seve üretecek. Çünkü ürettiğinden kendisi de istediği gibi faydalanacak. Bu adaletsiz, insanlık dışı sistemi ancak örgütlenerek yıkabilir ve sosyalist bir dünyayı kurma yolunda ilerleyebiliriz.
link: Pendik’ten MT okuru bir büro işçisi, “Beyaz İnsanlar Bu Yüzden mi Bu Kadar Sağlıklı?”, 17 Kasım 2014, https://marksist.net/node/3704
Barış, Ne Zaman?
Kanser Araştırmalarına Kapitalizm Engeli