Yaşadığımız topraklarda “sol” deyince akla CHP gelir ve AKP’den sonra emekçi kitlelerden en fazla oy toplayan parti CHP’dir. Bu partinin “sol” olup olmadığına karar verebilmek için öncelikle sağ ve sol kavramlarının nasıl ortaya çıktığına bir göz atalım: Fransız Devriminden sonra oluşturulan Devrim Meclisinde eski düzenin, yani krallığın ve aristokrasinin çıkarlarını savunanlar başkanın sağ tarafına, bunlara karşı çıkanlar da sol tarafına oturmuşlardır. Buradan ortaya çıkan bu kavramlar değişik ülkelerde, oradaki hareketliliğe göre farklı görünümlere bürünseler de, en kaba tabiriyle sağ, gericilik, köhnemiş düzen bağımlılığını, sol ise ilerici, yenilikçi bir çizgiyi anlatır.
Buradan hareket ederek CHP’ye “sol” sıfatının yakıştırılıp yakıştırılamayacağını görmek için CHP’nin tarihine bakalım. CHP, TC kurulduktan sonraki süreçte uzun yıllar boyunca bir devlet partisi olarak tek parti diktatörlülüğünün başrolünü oynamıştır. Altmışlı yıllara gelinceye kadar “sol” kavramıyla uzaktan yakından alakası olmayan CHP’nin tarihi gerek Kürt halkına gerekse de komünistlere yapılan işkencelerle, katliamlarla doludur. Altmışlı yıllar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sınıf hareketinin yükseldiği bir dönem olmuştur. Bu dönemde CHP, hem bilinç bulanıklığı yaratıp yükselen sınıf hareketini yolundan saptırarak devrimci dalgaları kırabilmek, hem de dönemin Süleyman Demirel başkanlığındaki en büyük rakibi olan Adalet Partisi karşısında durabilmek için “ortanın solu” şeklinde bir kavram ortaya çıkardı. Bununla da yetinmeyerek solculuğunu tescillemek için Sosyalist Enternasyonale üye oldu. Tüm dünyada devrimci hareketi reformist bir çerçeveye hapsetmekle yükümlü olan Sosyalist Enternasyonal seve seve CHP’yi bağrına bastı. Ancak bugün Türkiye’deki iki başlı iktidar bloğu içinde Ergenekon soruşturması üzerinden büyüyen çatlak karşısında CHP faşist düşüncelerini perçinlemiş, bununla kalmayarak Sosyalist Enternasyonale üye olan Avrupa partileriyle ters düşecek şekilde ciddi bir AB karşıtı tutum almıştır. CHP ile Sosyalist Enternasyonal arasındaki parodi de tam bu noktada yaşanmaya başlamıştır. CHP en başından beri sosyalist bir parti değildi ve Sosyalist Enternasyonal bunu bilerek üyeliğini kabul etti. Ancak bugün artık çıkarları örtüşmediği için CHP eleştirilmeye başlanmış ve üyeliğinin gözden geçirilmesi söz konusu hale gelmiştir.
Bizler işçi sınıfın bir üyesi olarak burjuva partilerin gerçekte sosyalist bir yol izleyemeyeceklerinin farkında olmalıyız. Sınıf hareketinin yükseldiği dönemlerde mecburen reformizme yönelen bu partiler, olağan dönemlerde reformlar için bile mücadele vermezler. Tıpkı bugün CHP’nin, Sosyalist Enternasyonalin ve daha nice sol geçinen burjuva partinin yaptığı gibi. İşçi sınıfının Bolşeviklerin inşa ettiği gibi bir devrimci partiye ve gerçek anlamda işçi sınıfının uluslararası birlikteliğini savunan ve örgütleyen bir enternasyonale ihtiyacı vardır. İşte o zaman proletarya kendi iktidarını kuracak ve sınıfsız bir dünyaya giden yolun kapısını aralayacaktır.
Örgütlen, Örgütle, Mücadele Et!
Sınıfını Bil, Safa Gel!
link: Gazi Mahallesinden bir kadın tekstil işçisi, CHP sol mu?, 29 Eylül 2008, https://marksist.net/node/1880
“Oku, Baban Gibi İşçi Olma”!
Karadziç Yetmez, Emperyalistler de Yargılanmalı!