2008 Newroz’u TC’nin Kürtlere yönelik geleneksel inkâr ve baskı politikalarının bir kez daha iflasını ortaya koydu. TC, Kürtleri asimile etmek ve zorla “Türk” kimliğini benimsetmek için neler yapmadı ki! Dillerini yasaklamaktan zorunlu iskân politikalarına, katliamlarla bastırılan isyanlardan beyin yıkamaya, gerici aşiretlerle işbirliğinden dini kullanmaya kadar tüm yollar denendi. Binlerce köyün boşaltılmasından, 40 bin insanın öldüğü kirli savaşa kadar her tür yöntem meşru görüldü. Ancak son 25 yılda gelişen isyan hareketi, 2008 Newroz’unda dört parçaya bölünmüş Kürt coğrafyasında yaklaşık 4 milyon insanın sokaklara dökülerek kimliğini ve taleplerini dünyaya haykırdığı bir evreye ulaştı.
Ancak egemenler mevcut statükoyu sürdürebilmek uğruna baskı ve yalan çarklarını döndürmeye devam ediyor. Bir yanda Kürtleri ezme politikası üzerinden statüko ile uzlaşarak kendine alan açmaya çalışan AKP ve onun etrafında kümelenen sermaye çevreleri, diğer yanda ise milliyetçi gericiliği pompalayarak iktidarını korumaya çalışan sivil-asker bürokrasi var. Ortadoğu ve Kafkaslara yönelik emperyalist paylaşım hesapları, TC egemenlerinin uluslararası arenada da sömürgeci politikalarına yandaş bulabilmek üzere kirli pazarlıklara girişebilmesine olanak tanıyor. Sömürgeci ve inkârcı politikaların devam edebilmesine zemin hazırlayan bu uğursuz denklem, işçi ve emekçi kitlelerin devrimci örgütlülükten ve bilinçten yoksunluğu ile tamamlanıyor.
Yüksekova’da polis, kadınları çembere alıp üst üste yığarak vahşice tekmeledi ve copladı. Onlarca Kürt hastanelik edilene kadar kıyasıya dövüldü. Hastaneleri ve evleri basan polis vahşette sınır tanımadı.
Sokak ortasında işkence yapanların yargılanmadığını söylemeye bile gerek yok. Deşifre olan işkenceciler evlerinden taşınarak kendilerini korumaya almaya çalışıyorlar. Çocuk ise tutuklandı ve ailesine gösterilmiyor.
Tayyip Erdoğan Güney’e yönelik saldırı sürecinde “bedeli neyse öderiz” diyerek babalanıyordu. Ancak kirli savaşa sürülen gençler emekçi halkın çocuklarıdır ve Tayyip Erdoğan kirli savaşın diyetini emekçi çocuklarına ödetmektedir. Kendi çocukları için ödediği bedel herhalde çocuklarına alınan milyon dolarlık gemilerin faturası olsa gerek. Bu bedeli de kendi alınteri ile ödemediği malûmdur.
Dünya çapında ve Türkiye’de kapitalist ekonomi büyük bir krize girmiştir. Aralarında iktidarı paylaşma kavgasına tutuşan TC egemenleri her gün birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya dökmekte, birbirlerine karşı yeni hamleler geliştirmekte ve siyasi kriz derinleşmektedir. Generali, savcısı, valisi, polisi, burjuvası ve politikacısıyla bu düzen çürümüş ve miadını çoktan doldurmuştur. Sahtekârlık, ikiyüzlülük, yalan, sömürü, iş cinayetleri, işsizlik, yoksulluk, işçi haklarının gaspı, mezarda emeklilik, kuralsız çalıştırma, kirli savaş, şovenizm, inkâr, işkence, baskı, katliam… Üzerinde yaşadığımız topraklarda kapitalizmin bize sundukları bunlardır. Emekçi kitlelere çektirilen eziyete son vermek, işçi sınıfının bilinç ve örgütlülüğüne bağlıdır.
link: Gazi Mahallesinden bir kadın işçi, Newroz’da Devlet Terörü, 27 Mart 2008, https://marksist.net/node/1763
İran’da Polis 1000 Grevci İşçiyi Kaçırdı!
Efsaneleştirilen Köy Enstitüleri ve Gerçekler