Her sene olduğu gibi bu sene de 8 Mart yaklaşırken egemenler kadınlara ne kadar değer verdiklerini anlatma yarışına girdi. Kadınları her bakımdan cendere altında tutmak isteyen faşist rejim bu yarışta adeta ipi göğüsledi. Mesela Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Türkiye’de kadınların işgücüne katılma oranının yüzde 36’ya yükselmesiyle övündü. İşgücüne katılan kadınların hangi oranda istihdama katıldığını yani çalışabildiğini açıklamadı. Kadınların işgücüne katılımımın artması karşısında düşük ücret, sendikasız ve güvencesiz çalışma, doğum ve emzirme izinlerinin kısalığı, kreş hakkının ortadan kaldırılmış olması, taciz, mobbing, şiddet gibi sorunları çözmek üzere düzenlemeler yapıp yapmadıklarından bahsetmedi.
Elbette Türkiye’de siyasi iktidar ve patronların büyük bir bölümü kadınların çalışmasını arzuluyor fakat ucuzdan da ucuz işçi olarak! Çalışsalar bile kadınlar aile içi rol ve görevlerini sürdürsün, çocuk bakımının ve ev işlerinin tüm yükünü üstlensin, aile yapısı korunsun istiyorlar. Böylece kadınların sırtına bindirilen yük kat kat artıyor. Bakan Göktaş, kadınların yaşadığı sorunları çözmek yerine katıldığı toplantılarda kadınlara İstanbul seçimlerinde Murat Kurum’a oy verme çağrısında bulunuyor. “İstanbul’u Büyüten Kadınlar” gibi süslü başlıklarla yapılan programlarda “31 Mart akşamı inşallah İstanbul yeniden gerçek belediyecilik ile buluşacak, Muradına erecek” diyor. Kadınlar olarak hem işsizlikle boğuşacağız, hem çalışırsak düşük ücrete çalışacağız, hem aile ve çocuk bakımını üstleneceğiz, hem de halkın sırtından 22 yıldır inmeyen Kurum gibi siyasetçilere oy vereceğiz. Ama tam da bu şekilde “muradımıza” ereceğiz! Sözde, Murat Kurum seçildiği takdirde İstanbul için “7/24 Nöbetçi Kreşler” açacakmış. Oysa siyasi iktidar zaten kendi ellerinde değil mi? İstedikleri zaman her mahalleye kreş açabilir ve kadın işçilerin taleplerini karşılayabilirlerdi. Kadınların ucuz ve kaliteli kreşlere kavuşması için İstanbul seçimlerini Murat Kurum’un kazanması mı gerekiyor?
Egemen sınıfların kadınları ve siyasetçilerin muradı ile işçi sınıfının kadınlarının muradı arasında asla kapanmayacak uçsuz bucaksız bir fark var. Onlar yıllardır yaptıkları gibi kadınları ucuz işgücü olarak görmek istiyorlar. Haklarımızı elimizden alıyor, siyasi baskıları arttırıyor, sendikalarda örgütlenmemizi engelleyecek yasalarla patronları koruyorlar. Kadınları kendilerine biçilen toplumsal role uygun olarak pasifleştirmeye çalışıyorlar, çok çocuk doğurmalarını, bu çocukları muhafazakâr, kindar yetiştirmelerini istiyorlar. Kendi iktidarları, çıkarları, rantları için emekçileri hiçe sayanlar, emekçi kadınları şiddet ve ikinci sınıf insan damgasıyla yaşamaya zorlayanlar yine emekçilerden, emekçi kadınlardan destek istiyorlar. Emekçi kadınları sömürücü siyasetçilerin ufak vaatlerine kanacak oy deposu olarak görüyorlar.
8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü kadınların aşağılanmaya, yok sayılmaya “artık yeter” dediği bir gündür. Hiçbir ayrım yapmadan dünyanın tüm emekçi kadınlarının ve işçilerinin birleşmesinin sembolüdür. Enternasyonalist bir ruhla mücadeleye atılan kadınların kendi saflarında mücadeleye atılmasının, o mücadelede yükselttikleri taleplerin sembolüdür. Bu açıdan bugün bizlerin ihtiyaç duyduğu birliğin ifadesidir. 8 Mart ruhuyla kuşanıp birlikte kavgaya atıldığımızda cümlemizin muradı olan dünyada cennet kurulacak, insanlar gerçek özgürlük ve mutluluğu tadacaktır.
link: Kocaeli’den bir işçi, Kadınların Muradı!, 8 Mart 2024, https://marksist.net/node/8210
Sınıfımızın Şanlı Mücadele Günü 8 Mart’ımız Kutlu Olsun!
8 Mart’ı Karşılarken Emekçi Kadınlar