Son zamanlarda o kadar çok insan ölüyor ki, insan ne yapacağını şaşırıyor. Savaşlar, iş cinayetleri, göçmenlerin koca denizlerin içinde boğularak kaybolmaları... Göçmenlerin birçoğu savaşlardan, açlıktan, işsizlikten kurtulmak düşüncesiyle çıktıkları deniz yolculuğunda, umutlarıyla birlikte yok olup gidiyor. Tam bir dram haline gelen tekne kazalarında insanlar onar onar, yüzer yüzer ölüyor. Son sekiz ayda en az 2000 göçmen umut yolculuğunda boğularak hayatını kaybetti. Kaçak yollarla Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışan göçmenler bu ülkelerin sahil güvenlikleri tarafından engellenerek açlığa ve susuzluğa terk ediliyor.
Kapitalizm insanı insanlığından çıkartıyor. Milyonlarca insan aç kalırken, canından olurken, kapitalizm insani duyguları köreltip yok ediyor. Açlık, göç, savaş ve bundan kaynaklı ölümler çok normalmiş gibi algılattırılıyor insanlara. Oysaki tüm kötülüklerin kaynağı kapitalizm değil midir? Meselâ bugünün teknolojisi ve üretimin geldiği aşama, dünya üzerinde bulunan hiçbir insanın yiyecek, giyecek ve barınma sorunu yaşamamasını sağlayabilmektedir. Ama suyun başını tutan bir avuç harami insanlığa cehennemi yaşatıyor. İşçilere ürettirilen savaş aletleri yine işçi ve emekçileri öldürüyor, öldürtüyor. Kapitalizm kriz bataklığına sürüklendikçe saldırganlaşmaya başlıyor. Emekçileri birbirine düşürerek, milliyetçiliği, ırkçılığı azdırıyor. İnsanları giderek daha da bencilleştiriyor. Öyle ki, yanı başında yaşam mücadelesi veren göçmenler, insani duyguları köreltilmiş insanlar tarafından umursanmıyor. Meselâ Muğla’nın Bodrum ilçesinde lastik botları batan göçmenler yüzerek kıyıya ulaşmaya çalışırken, o sırada birkaç kadın turist, iskelede hiç istiflerini bozmadan yoga yapmaya devam ediyor. Düşünsenize birileri can derdindeyken diğerleri de gerçek dünyaya gözlerini kapatıp huzur bulmaya çalışıyor. İngiltere’de gazeteci olan Katie Hopkins, Akdeniz’de batan botlarda hayatını kaybeden göçmenleri aşağılayarak şöyle diyor: “Göçmenleri kurtarmak mı? O hamam böceklerini savaş uçaklarıyla durdurmak istiyorum.” Yazının devamında insanı sınırsızca öfkelendiren şu satırlar geçiyor: “Hayır umurumda değil, suda yüzen cesetleri gösterseniz de, tabut fotoğraflarını gösterseniz de, zayıf insanları gösterseniz de umursamıyorum, çünkü bunu göstermezseniz bir süre sonra norovirus (bulaşıcı bir tür virüs, hastalık) gibi gemiden yayılacaklardı.” Bir başka örnek; 40 Suriyeli göçmeni taşıyan bot İzmir Karaburun açıklarında Yunan Sahil Güvenlik tarafından delici bir aletle patlatıldı. Kadın, erkek ve çocukların olduğu bottaki göçmenler o sırada orada bulunan balıkçılar tarafından kurtarıldı.
Kapitalizm her yerde, her ülkede zalim, akıl dışı, vicdansız bir sistemdir. Kapitalist devletler işlerine geldiğinde kendi ülkelerine göçmen işçi alır, işlerine gelmediğinde onları ölüme terk ederler. Kapitalizm, ne kadar insani duygularından arındırılmış, vicdanları kurutulmuş insanlar türetse de biz ezilen ve sömürülen emekçiler, işçiler olarak patronların bu sistemine karşı mücadele edip gerçek insani duygularımızı hâkim kılacağız. Ancak işçiler tüm dünyada kendi çıkarları etrafında örgütlenirlerse, bu dünya sınırsız tek bir vatan haline gelir ve o vatan tüm üreticilerin, çalışanların vatanı olur
link: İkitelli’den bir işçi, Göçmenlerin Trajedisi ve Kuruyan Vicdanlar, 28 Ağustos 2015, https://marksist.net/node/4404
“İşçiler, Emekçiler Barış İstiyor!” Forumu Sonuç Bildirgesi
Hopa’da Sel Değil Doğa Talanı Öldürdü!