Ortadoğu coğrafyası uzun bir süredir emperyalist paylaşım savaşının ateş hattını oluşturuyor. Emperyalist kurtlar sofrasındaki Ortadoğu pastasından kallavi bir lokma kapmak isteyen Türkiyeli egemenler, AKP öncülüğünde Suriye’deki savaşa birinci dereceden müdahil durumunda. IŞID’i besleyip büyütmekte büyük rol sahibi Türkiyeli egemenler, son dönemde “IŞİD’le mücadele” bahanesiyle Suriye’ye girip “tampon bölge” oluşturulması fikrini gündeme getiriyorlar. Suriye sınırına asker yığarak saldırı hazırlıkları yapıyorlar. Öte yandan emperyalist savaş cehenneminin alevlerinden kaçarak Türkiye sınırları içine sığınan Suriyeli göçmenlere yönelik düşmanlık sürekli diri tutularak olası bir emperyalist saldırının zemini döşeniyor. Kısacası sermaye sınıfı yeniden savaş kışkırtıcılığına ve savaş tacirliğine soyunmuş durumda!
Sömürücü egemenler kendi çıkarları uğruna haksız savaşlarla ezilenleri birbirine kırdırmaktan hiçbir zaman kaçınmazlar. Tarih bunun sayısız örneği ile doludur. Egemenler insanlığa en büyük acıları, en büyük yıkımları 20. yüzyıldaki iki büyük emperyalist paylaşım savaşıyla yaşattılar. Ağızlarının suyunu akıta akıta işçi sınıfının gençlerini savaş cephelerine sürdüler. İşçi sınıfının evlatlarını birbirine boğazlattılar. Toplamda 100 milyon insanın öldüğü iki büyük emperyalist savaş öncesinde ve sonrasında olduğu gibi, bugün de kirli hesapları uğruna bizleri savaş cephelerine sürmeye hazırlanıyorlar. Dün olduğu gibi, bugün de kendi yağmacı hedeflerini “ulusal çıkarlar” sözü ardına gizleyerek, söyledikleri yalanlarla, vatan-millet edebiyatıyla işçi sınıfının gençliğini kendi savaşlarına alet etmek istiyorlar. Hortlayan bir emperyalist savaşın faturasını bizlere, işçi-emekçi çocuklarına kesmek istiyorlar. Sermaye sınıfının isteği, işçi sınıfının gençlerinin kendi sınıf kardeşlerinin kanını dökmesi veya can vermesidir!
Yoksul emekçi çocukları olarak, kirli ve haksız savaşlarda kullanılmayı, sermayenin açacağı cephelerde ölmeyi ve öldürmeyi reddetmeliyiz. Emperyalistlerin askeri olmamalıyız! Emekçilerin barışı kazanması, sınıf kavgasını yükseltmesine bağlıdır. Bunun en güzel örneğini bizler için altın değerinde dersler içeren 1917 Ekim Devrimi oluşturmaktadır. Ekim Devrimi sonucunda iktidarı ele geçiren Rusya işçi sınıfı, savaştan bıkan dünya emekçileri için büyük bir umut kaynağı olmuştu. Kurulan işçi iktidarı “tazminatsız ve ilhaksız” barış talebini yükselterek ve tüm gizli savaş anlaşmalarını deşifre ederek Rusya’nın savaştan çekildiğini açıklamıştı. Rus devrimin ilerici ateşi diğer ülkelere de sıçramış, tüm cephelerde savaş karşıtı asker isyanları ve grevler patlak vermişti. Tüm bu olayların sonucunda Birinci Dünya Savaşı son bulmuş, emperyalistlerin hevesleri kursağında kalmıştı.
Emperyalist savaşlar, birkaç “çılgın” politikacının aldığı kararların değil, kapitalizmin iç işleyiş yasalarının doğal bir sonucudur. Dolayısıyla sömürü düzeni var olduğu müddetçe savaşlar kaçınılmazdır. Emperyalist savaşlara sebep olan kapitalizme karşı dünya işçi sınıfı olarak topyekûn savaşmadan, sömürüye son vermek, halkların kardeşliğini ve barışı kazanmak mümkün değildir. Emekçi sınıfın gençliği olarak bizlerin yeri kendi sınıfımızın cephesidir! Bizlere düşen görev; tüm enerjimizle anti-kapitalist mücadeleye dâhil olmaktır. İnsanlığın kurtuluşu mücadelesinde, işçi sınıfının saflarında gerçek barış için savaşmaktır. Emperyalist savaşları ve bu savaşların kaynağı kapitalizmi yok etme savaşına girişmektir!
link: İstanbul Üniversitesi’nden MT okuru bir öğrenci, Gençlik ve Savaş, 18 Temmuz 2015, https://marksist.net/node/4329
Uygur Halkının Gördüğü Baskı ve Faşist Manipülasyonlar
Kapitalist Gelişme: Ağır Bedeller, Dengesiz Gelişme