Nisan ayında Türkiye’de anayasa değişikliği için referandum yapılacak. Ya “evet” ya da “hayır” diyeceğiz. “Sayın” cumhurbaşkanımız “bize güvenin EVET deyin” buyuruyor. Önce anlatacaklarımızı iyice dinleyin ve referandumda mührü EVET’e mi HAYIR’a mı basmak gerektiğine sonra siz karar verin.
Biz kimiz?
Biz, okullarımızı öğretmenlik hayalleriyle bitirip yıllarca KPSS kurslarında sürünen öğretmenleriz.
Biz, Ankara’da kâğıt toplayarak geçimini sağlayan “atanamamış” fizik öğretmenleriyiz.
Biz haftanın altı günü en az on saat derse giren, sigortası eksik yatırılan, hastalandığında işten atılan, üstelik öğretmen olarak da kabul görmeyen, yaz aylarında ücretsiz izne yollanan, dershane öğretmenleriyiz.
Bizler mantar gibi her yerde biten temel lise ve özel okullarda patronlara ucuz işçi olarak sunulan, öğretmenlik dışında her işe koşturulan, itiraz edince kapının önüne konulan yüzlerce, binlerce öğretmeniz.
Biz, dönemin MEB bakanı pek sayın Nabi Avcı’nın intihar eden öğretmenlerden bahsederken “gösterişçi intihar eylemcileri” dediği öğretmenleriz. Onlara göre biz şov için kendini öldürenleriz. Hande Ülker’iz, Şengül Özkan’ız, Nuray Özer’iz, İsmail Kızılok ve daha niceleriyiz.
Biz, bir TV programına telefonla bağlanan ve “insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın” dediği için baskı gören, hainlikle suçlanan, hapisle yargılanan öğretmen Ayşe Çelik’iz.
Biz, gece yarıları hazırlanmış KHK’lar ile görevlerinden ihraç edilen, lisansları iptal edilen, “terörist” diye seçilen günah keçisi binlerce öğretmeniz.
Biz, saçma sapan mülakat soruları ile KPSS puanları iç edilenleriz.
Biz, hükümetin okullara atadığı militan idarecilerin, müdürlerin sürekli gözetim, baskı, hakaret ve mobinglerine maruz kalan öğretmenleriz.
Biz, insanları mağdur eden, yıldıran, bıktıran, çürümüş eğitim anlayışına kinlenen, velilerin-öğrencilerin dayak atması için özel seçilmiş eğitim araçlarıyız. Bizzat dönemin yine pek sayın MEB bakanı Ömer Dinçer “Veliyi üzeni üzerim” sözüyle velilerin eğitim sistemine olan hıncını öğretmenlere yöneltmişti. İşte biz o öğretmenleriz.
Bizler OECD’nin en çok çalışan, buna karşın en az ücret alan öğretmenleriyiz (yıllık çalışma saati OECD ortalaması 1663, Türkiye ortalaması 1808 saat).
Biz, AKP militanı müfettişlerin egolarını tatmin ettiği “mazlum”larız.
Biz, saçma sapan, eril, mezhepçi, tekçi müfredat konularını gencecik dimağlara kazıyan mecburi günahkârlarız.
Biz, hem eğitim fakültelerinin kontenjanını arttıran hem de mezunlarına gidin başka işler yapın diyen bir anlayışın kurbanlarıyız. Meselâ norm fazlasıyız… Bir zamanların AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’ın “Öğretmen 1800 lira alıyormuş, ne iş yapıyorlar? Daha ne verelim? Git git gel. Beğenmeyen başka iş yapsın” diye aşağıladığı öğretmenleriz.
İşte biz buyuz.
Anlata anlata bitmez bizim hal-i pür melalimiz sayın büyüklerimiz. Şimdiye kadar yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatıdır bize göre. Boşuna geldiniz kapımıza, boşuna tüketiyorsunuz nefesinizi. Bizden size EVET çıkmaz. Şimdi varın gidin saraylarınıza. Gün ola HAYIR ola!
link: MT okuru öğretmenler, Eğitim Emekçileri HAYIR Diyor!, 25 Mart 2017, https://marksist.net/node/5545
Kemal Kurkut
Alanlar da, Ekranlar da “Hayır”a Kapalı