Şu an yaşadığımız dünya, kapitalist üretim ilişkileri ile örülmüş durumda. Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma gibi temel gereksinimler kapitalist kâr için planlanır ve örgütlenir. Bu durumda dünyanın neresine gidersek gidelim, karşımıza hep kapitalist işleyiş tarzı çıkacaktır.
Sağlık sektörü de diğer sektörler gibi, kapitalist sistemde kapitalistlerin çıkarına hizmet eder. Kapitalist düzende, sağlık örgütlenmesi yapılırken düşünülen tek şey nasıl daha fazla kâr edileceğidir. Sağlıkta yapılan bütün gelişmeler, egemen sisteme hizmet eder, bu yüzden insan sağlığının, yaşamının hiçbir değeri yoktur. Dolayısıyla sağlık sektöründe, kapitalist üretim ilişkisinden kaynaklı olarak, hastaya para getiren cansız bir nesne gözü ile bakılır.
Sağlıkla ilgili yapılan araştırmalar, burjuvaziye hizmet etmektedir. Bu gerçeği örneklendirecek çok güzel bir gazete haberini sizlerle paylaşmak istiyorum. Novartis isimli bir ilaç firması astım hastaları için rahatlatıcı bir ilaç formülü bulmuş. Bilim adına sevindirici bir haber duymak çok güzel! Fiyatına gelince çok abartılı rakamlar söz konusu. İşçi sınıfının karın tokluğuna yaşadığı kapitalist sistemde, astımlı bir hasta eğer 400 $’ı varsa bu ilaçla 2-3 hafta rahat bir yaşam sürebiliyor, yoksa da ona sunulan tek seçenek sürünerek ölmek oluyor. Bu haberi okuyunca şu ünlü söz aklımdan geçmedi değil, “parayı veren düdüğü çalar”. Bu çarpıcı örnekle bilimin kimin elinde olduğu ve kime hizmet ettiği apaçık ortadadır. Oysa hepimiz şunu çok iyi biliyoruz ki astım hastalığı da diğer pek çok hastalık gibi esasen işçi sınıfının hastalığıdır.
Kapitalist üretim ilişkileri var olduğu sürece, işçi sınıfı niteliksiz, yetersiz, kalitesiz, bilimsel olmayan uygulamalarla sağlık hizmeti alabilir. Kapitalistlerin rekabet ve kâr hırsları üzerine kurulu bu sistemin insanlığa verdiği açlık, yıkım, hastalık ve ölümdür. Tanı ve tedavisi mümkün olan birçok hastalık, paragöz burjuvalar yüzünden insan yaşamına mal olmaktadır. İşçi sınıfı her gün bu türden uygulamalara maruz kalmaktadır. Yaşamlarımız, nefes alabilmemiz bile kapitalist düzende kâr getiriyorsa mühimdir, yoksa herhangi bir anlam ifade etmez.
Eğer üreten işçilerse yöneten de, planlayan da, örgütleyen de onlar olmalıdır. İnsanlığın temel ihtiyaçları doğrultusunda işçi sınıfının yönetimi ve denetimi altında üretim yapılmalıdır. İhtiyaçlar doğrultusunda kaliteli, nitelikli, bilimsel bir üretim yapılmalıdır. Böylece işçi sınıfının kurtuluşu ancak kendi eseri olabilecektir. İşçi sınıfına kapitalizmin koklattığı 2-3 haftalık bir rahatlatma yetmez. İşçi sınıfını bir ömür boyu rahatlatacak hedef, burjuvaziye karşı yükseltilecek proletarya diktatörlüğüdür. Proletarya diktatörlüğü yolunu döşeyecek olan ışık, devrimci Marksizmin güneşidir. Bu güneşin aydınlığı yolumuza ışık tutacak, sınıfsız, sömürüsüz, sağlıklı bir dünya kurmamızı sağlayacaktır. İnsanların parasızlık nedeniyle ölmediği, mutlu olduğu bir dünya kurmak mümkün.
Ya barbarlık ya sosyalizm!
link: MT okuru bir sağlık emekçisi, Dört Yüz Dolarlık Kapitalizm Şifası, 24 Mart 2006, https://marksist.net/node/967
Kapitalizm ve Cinnet
Eşit Davranma İlkesi!