Avusturya’da yapılan eyalet meclisi ve yerel yönetim birimleriyle ilgili seçimlerde ırkçı, milliyetçi Avusturya Özgürlükçü Partisi (FPÖ) Viyana’da oy patlaması yaptı. Yıllardan beri Viyana eyalet meclisinde ve Viyana belediyesinde mutlak çoğunluğu elinde bulunduran ve başkenti tek başına yöneten Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ilk defa bu seçimlerde uğradığı oy kaybıyla mutlak çoğunluğu yitirdi. Seçimde oyların yaklaşık %44’ünü alan SPÖ’nün ardından Avusturya büyük burjuvazisinin “yedek” partisi sağcı, gerici, yabancı düşmanı FPÖ oylarını ikiye katlayarak %27 oyla ikinci sıraya yerleşti. Büyük sermayenin asıl geleneksel temsilcisi olan merkez sağ-muhafazakâr Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ise oy kaybına uğrayarak ancak %13 civarında oy toplayabildi. Yeşiller hareketi ise %12 ile yetinmek zorunda kaldı. Bu oy dağılımına göre Viyana eyalet meclisinde halen en büyük grubu elinde bulunduran SPÖ büyük bir ihtimalle Yeşiller ya da ÖVP ile koalisyon yapmak durumunda kalacak. Viyana belediye başkanı ve SPÖ’nün demirbaş siyasetçilerinden Michael Häupl, FPÖ ile bir koalisyonu kategorik olarak baştan reddetmiş bulunuyor.
FPÖ birkaç yıl önce parti içi çekişmelere sahne olmuş ve partide karizmatik bir lider pozisyonuna yükselen Jörg Haider kendi taraftarlarıyla birlikte ayrılarak aynı çizgide başka bir parti kurmuştu. Bölünmenin ardından bir dönem sendeleyen FPÖ, daha sonra şimdiki lider neo-Nazi, yabancı düşmanı H.C. Strache’nin partinin başına gelmesiyle yeniden eski oy potansiyeline kavuştu. İki yıl önce esrarengiz bir trafik kazasına kurban giden Haider’i aratmayacak kadar iyi bir demagog olan ve sınıf bilinçsiz, eğitim düzeyi düşük emekçi kitlelerin duygularını çok iyi sömüren bu genç, yakışıklı, mavi gözlü yeni yetme burjuva politikacısı büyük bir yüzsüzlük örneği göstererek seçim kampanyası sırasında Sırbistan kökenli göçmenlerin devam ettiği bir diskoyu da ziyaret etti ve onlara üstü kapalı olarak “ben daha ziyade Müslüman göçmenleri hedefliyorum” mesajı vererek Sırp kökenli emekçi göçmenlerin oylarına göz dikti. Bu tavrı zaten onun partisini finanse edip palazlandıran büyük burjuvazinin işçi sınıfını din, inanç, milliyet temelinde bölüp birbirine düşürme taktiğine de çok iyi uyuyor.
Bu yılki seçimlerin ağır bir sosyal ve ekonomik kriz ortamında vuku bulması ve işsizlik, yoksulluk, pahalılık gibi sorunların altında ezilmekte olan emekçi kitlelerin burjuva düzene ve onun partilerine olan inanç ve güvenini büyük ölçüde yitirmiş olması, seçimlere katılım oranına da yansıdı. Her 10 seçmenden sadece 6’sı sandık başına gitti. Atılan oyların da önemli bir kısmı protesto oylarıydı. Ancak bu oylar devrimci-sosyalist bir sınıf partisinin yokluğunda FPÖ gibi faşist, işçi sınıfı düşmanı bir partinin ucuz propagandalarına kurban gitti. Bu partinin en çok oyu işçi semtlerinde almış olması bu tezi doğruluyor. Reformist-legalist bir çizgide siyasi faaliyetini yürütmekte olan Avusturya Komünist Partisi ise Viyana seçimlerinde %1,3 oy toplayarak meclise girmeyi başaramadı. Anti-faşist, anti-kapitalist, anti-ırkçı unsurları bünyesinde barındırıyor olması bakımından ülkede esmekte olan gericilik rüzgârlarına karşı örgütlenmesi gereken geniş tabanlı bir demokratik mücadelenin vazgeçilmez unsurlarından birisi olması gereken Komünist Partisi, böyle bir misyonu üstlenecek güç ve pozisyona sahip değil. Ancak dikkate değer başka bir nokta, bu partinin Avusturya’nın Steiermark eyaletinde %5 civarında bir oy potansiyeline sahip olması ve bu eyalet meclisine her seçimde temsilci sokmayı başarması. Kendi olmasa bile adı “komünist” olan bir partiye gösterilen ilgi artışının altında yatan değişim özlemlerinin devrimci, Marksist bir proleter parti tarafından doğru hedeflere kanalize edilememesi yakıcı bir sorun olarak ortada duruyor.
Avusturya’ya hâkim olan sağcı, gerici politik atmosfer, AB ülkelerinde esmekte olan ırkçı, şoven rüzgârların doğal bir uzantısı. Fransa, İtalya, İsviçre, Hollanda, Danimarka gibi ülkelerde uygulamaya konulan ırkçı, şoven, faşizan, İslam düşmanı uygulamalar doğal olarak bu ülkenin siyasal hayatında da yansımasını buluyor. Burjuva siyaset uzmanları ve akademisyenleri bile Avusturya’nın AB ülkeleri içinde en katı, en ırkçı mülteci yasalarına sahip olduğunu dile getiriyorlar. Kıta Avrupa’sında dolaşmakta olan bu uğursuz hayalete karşı caydırıcı ve aktif bir mücadeleye girişmek Avrupa işçi sınıfının ve devrimci, demokratik güçlerin acil bir görevi olarak hayata geçirilmeyi bekliyor. Bu da ancak Avrupa emekçi halklarının bilinçli, örgütlü enternasyonalist işbirliği ve dayanışması ile mümkün olabilir. Burjuvazinin kendi düzenini krizden kurtarabilmek için emekçi kitleleri birbirine kırdırmasına ve işçi sınıfı içinde düşmanlık tohumları ekmesine fırsat vermeyelim!
link: Avusturya’dan A.E., Avusturya Eyalet Seçimleri Üzerine, 15 Ekim 2010, https://marksist.net/node/2506
Paşa’dan İtiraflar: “Kıbrıs’ta Cami Yaktık”
Sınavlar Cumhuriyetinde KPSS Rezaleti