1917 Ekim Devriminin mimarı ve önderi Lenin’dir. Devrimin öncüsü örgütlü işçi sınıfıdır. Devrimi yapansa tüm ezilenlerdir. Ekim Devrimine sınıf temelinde ve sınıf bilinciyle bakıldığında Bolşeviklerin nasıl bir devrimci işçi sınıfı örgütü olduğu doğru kavranabilir. 7 Kasım 1917 tarihi Ekim Devriminin sömürenleri yendiği ve alaşağı ettiği gündür. Bugünden geriye baktığımızda Lenin ve Bolşevik kadroların birer köstebek gibi çalıştıklarını anlıyoruz. Özellikle 1905’te ve sonrasında, 1917 Şubatında ve 7 Kasıma kadar geçen sürede. O yıllar arasında, bir kartopunun devasa büyüklükte bir çığa dönüşmesi gibi büyümüşler. Bolşevik kadroların nasıl ağır sınavlardan geçerek piştiklerini sadece tahmin edebiliriz. Bugünün işçi sınıfı devrimcileri olarak, gerçekten çelik kadar sert ve keskin bir iradeye sahip olduklarını anlayabiliriz.
1917 Ekim Devrimi, emperyalist güçler dünyayı aralarında paylaşma savaşını tam gaz sürdürürken patlak vermişti. Bolşevikler 1914-17 arasında savaş cephelerinde hem Rus askerlerine hem de diğer uluslardan askerlere “bizler sizlerle düşman değil, kardeşiz. Bu savaş bizlerin savaşı değil. Asıl düşman sömürücü efendilerdir” diye sesleniyorlardı. Başlarda gerek Rus askerleri gerekse diğer uluslardan askerler Bolşevik askerlerin sözlerinin doğru olduğuna, savaşın biteceğine inanmıyordu. O günlerde bombardımanların altındaki askerlerin aileleri de buna inanmıyordu. Ama bugünden tarihe baktığımızda 1917 Ekim Devrimi sömürücülerin tutuştukları birinci emperyalist paylaşım savaşının bıçakla kesilmiş gibi bitmesini sağlamıştı. Devrimin hemen akabinde emperyalistlerin temsilcileri savaşı bitirdiklerini ilan edivermişlerdi. Elbette asıl büyük korkuları Rusya’da başlayan işçi devriminin kızıl bir şerit gibi Avrupa ve diğer kıtaları sarmasıydı.
1917 Ekim Devriminin üzerinden bir asırdan fazla bir zaman geçmiş. Üstelik devrim yani proletarya iktidarı Stalinist karşı-devrimle çalınmasına rağmen büyüğünden küçüğüne dünyanın tüm sömürücü egemenleri hâlâ Ekim Devriminin o kızıl şeridinden ölesiye korkuyorlar. Korkmakta da çok haklılar. Burjuvazi kendi sınıf bilincine sahip olduğu gibi, sömürülenlerin yani işçi sınıfının tarihini ve tarihteki kalkışmalarını da çok iyi bilmektedir. Asıl korkuları dünya işçi sınıfının Bolşevik tarzda örgütlenmesidir. Bugün dünyanın pek çok yerinde ve Türkiye’de işçilerin sürdürdükleri grevler, direnişler ve bilumum hak arama mücadeleleri de yarının büyük mücadelelerinin küçük kartoplarıdırlar. Bundandır burjuvazinin ve sermayenin bekçisi devletlerin grevci ve direnişçi işçilere saldırıları.
Devrimci işçi sınıfının büyük ustaları Marx ve Engels’in ortaya koydukları “bütün dünyanın işçileri birleşin” şiarı ilk günkü gibi capcanlıdır. Onların açtıkları yoldan yürüyen Lenin’in “bütün iktidar sovyetlere” şiarının yeniden yükseldiği günler de gelecektir. Bolşeviklerin ön açtıkları ilk muzaffer işçi devrimi de ilham veren, yürünecek yolu gösteren sönmeyen kızıl bir meşaledir. Bugünün sınıfının devrimcileri olarak Bolşevikler gibi mücadelemize dört elle sarılmalıyız. İşçi sınıfının arasındaki öncü işçileri sınıf temelinde devrimci mücadeleye kazanmak ilk görevimizdir. Ekim Devriminin kızıl şeridini geleceğe taşımak için mücadelemiz sürüyor.
link: İzmir’den bir MT okuru, Ekim Devrimi İlk Kızıl Şerittir…, 16 Kasım 2024, https://marksist.net/node/8382
İngiltere Tarihinden Faşizme Karşı Mücadele Sayfaları
Burjuvazinin “Enerji İhtiyacı” ve Gerçekler