20. yüzyılın başları, başta Rusya olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde denizcilerin mücadelelerine tanıklık etti. Yoksulluğun ve I. Dünya Savaşının sebep olduğu yıkımların hüküm sürdüğü Almanya topraklarında da denizciler devrimin kıvılcımını ateşleyenler olarak tarihe geçti. Alman denizciler, gösterdikleri inanç ve kararlılıkla, ömürlerini hapishanelerde geçirmeyi göze alarak, yeri geldiğinde ölümü dahi göze alarak sömürücü efendilere başkaldırmaktan geri durmadılar. Almanya’nın İngiltere’ye saldırma kararına isyan eden donanma askerlerinin tutuklanmasıyla birlikte halkın tepkileri büyüdü. Devrim artık başlıyordu ve denizciler yine ön saflardaydı. Tarihimizin mücadele neferlerini devrimci coşkumuzla selamlıyoruz!
Yıl 1917’yi gösterirken Almanya’nın kuzey sahillerinde hoşnutsuzluk hâkimdi ve emperyalist güçlere ilk kez açıkça isyan edenler Alman filosunun denizcileriydi. Savaşın ön saflarında ölüme gönderilen denizciler, sınıf kardeşlerine karşı savaşmayı reddettiler. İsyanları bastırıldı, iki öncü denizci Max Reichpietsch ve Albin Köbis idam edildi. Öte yandan denizciler arasında hızla yayılan isyan ateşi artık durdurulamaz boyutlara ulaşacaktı. Bir tarafta kentlerde sömürüsüz bir dünya arzusuyla mücadele eden işçiler, diğer tarafta aynı arzuyu derin deryalara taşıyan denizciler vardı. Mücadele birçok koldan ilerliyor, büyüyor ve insanların içine işliyordu.
Ekim 1918’e gelindiğinde isyanın kıvılcımları büyüdü, alevlendi. O dönemde Almanya savaştan ağır bir yenilgiyle çıkmış, halk yoksullukla, hastalıkla ve ölümlerle boğuşuyordu. Alman donanması İngiliz savaş gemilerine saldırı emrini orduya duyurdu. Fakat işler hiç de planladıkları gibi gitmedi. Kiel’deki Alman denizciler amirallere ve subaylara karşı geldiler, bu emre uymayı reddettiler, bir isyan başlattılar. İsyan kentlerde duyulmuş, işçilerin yüreklerine umut tohumları serpmişti. İsyan eden denizciler Kiel Hapishanesine gönderildiler. Tutuklanmalarına karşı kentte büyük bir gösteri düzenlendi. Bu öfkeli kalabalığın başını tersane işçileri çekiyordu. Hükümet ise isyanı bastırabileceğini düşünerek işçilere saldırmış, ölümlere ve yaralanmalara yol açmıştı. Fakat bu saldırı kitleleri sindirememiş, aksine kararlılığı arttırmış, öfkeyi bilemişti. Kentte yaklaşık 20 bin denizcinin dâhil olduğu bir sovyet kuruldu. Bu sovyet çok sayıda tersane işçisini de barındırıyordu. Uzun ve zorlu bir süreçten sonra Kiel artık resmen işçi ve asker sovyetlerinin elindeydi.
Almanya’nın Wilhelmshaven, Bremen, Hanover, Flensburg gibi birçok kentinde tüm denizci erler ve işçiler arasında isyan büyüyordu. Alman Devriminin önderlerinden Karl Liebknecht’in adı devrimci askerler tarafından sıkça anılıyor, sözleri dilden dile dolaşıyordu. Liebknecht’in “Kahrolsun savaş! Düşman içerde, kendi ülkenizdedir!” çağrısı tüm işçi ve askerlerin inançlarını güçlendiriyor, onları cesaretlendiriyordu. Devrimci bir bilinçle donanan denizciler ve işçiler her geçen gün daha fazla örgütleniyor, daha fazla insana ulaşıyordu. İçlerindeki bu ateş halka cesaret veriyor, onları umutlandırıyordu. Ve nitekim mücadeleleri yer yer başarıya ulaştı. Denizci askerlerin yardımıyla birçok kent işçiler tarafından alındı.
Mücadele torpido botlarında, kruvazörlerde, alt güvertelerde ve mühimmat odalarında hızla büyüyordu. Sloganlar ağızdan ağıza dolaşıyordu. Güvertelerden “Çok Yaşa Liebknecht!” sesleri yükseliyordu. Ülkenin dört bir yanında çeşitli alanlarda işçiler isyan ediyorlardı. Ekim 1918’in sonlarında Wilhelmshaven kıyılarında, Bremen yakınlarında Hindenburg dışındaki tüm savaş gemileri denizci erlerin elindeydi. Burada da Beyaz Ordunun sancağı indirilmeli, devrim sesleri yükselmeliydi. Hindenburg denizcileri tüm cesaretleriyle bir isyan başlattılar ve hemen yakındaki Baden gemisine geçmeye karar verdiler. Fakat geçmeden önce yapacakları bir şey vardı. Beyaz sancağı indirdiler ve yerine kızıl sancağı çektiler. Böylelikle devrim dalgaları Wilhemshaven kıyılarına da vurdu.
Devrimci denizcilerin en öncelikli amaçlarından biri seslerini, mücadelelerini Rusya’ya ulaştırmaktı. Ekim Devriminin öncüleri olan Kronstadt bahriyelilerine devrimi haber vermek istiyorlardı. Kronstadt ile sürekli iletişimde kalmak için telsiz istasyonlarını ve karakolları ele geçirmek gerekliliği doğmuştu. Bunun için denizciler çeşitli gruplar halinde bu bölgelere gönderiliyordu. Bu girişimlerden birkaçı başarısız oldu fakat mücadele sürdü. Ne var ki Alman devrimi yapılan onca fedakârlığa rağmen, ileri atılan onca adıma rağmen en önemli adımın atılamamış olmasından, yani Rusya’daki gibi güçlü bir devrimci önderliğin yaratılamamış olmasından dolayı yenildi.
Mücadele tarihimiz nice zaferler ve yenilgilerle, nice fedakârlıklarla doludur. Devrimci denizciler daima bu mücadelelerin ön saflarında olmuşlardır. Zaferlere büyük katkı koymuşlardır. Onlar sınıfsız, sömürüsüz bir dünyanın mücadelesini vermişlerdir. Bizler de genç denizciler olarak kendi sınıf tarihimizin ışığında onları büyük bir gururla, onurla anıyoruz. Bizler de beyaz sancağı indirerek tüm denizlerde kızıl sancağı dalgalandıracağız. Selam olsun denizlere devrim dalgası taşıyanlara! Selam olsun yeni bir günün kızıl şafağı için mücadele edenlere!
link: Bir grup denizcilik öğrencisi, Yeni Bir Günün Kızıl Şafağı İçin!, 1 Ocak 2022, https://marksist.net/node/7542
HDP’ye Sallanan Sopa Tüm Emekçileri Hedef Alıyor