Tıpkı bugünkü ardılları gibi o gün de “tek adam” rejimi, doymak bilmez bir yağma iştahıyla, saldırabileceği her yere saldırmaya programlanmıştı. 1814’ten itibaren kaybedilen toprakları ve sınırları yeniden fethetme projesi de, bir yandan ekonomik ve politik olarak içinde bulunduğu zorlu durumu aşmanın, öte yandan şovenizmi körükleyerek halkta biriken tepki ve öfkeyi dış düşmana yönelterek iktidarını sürdürmenin bir aracı olarak görülüyordu. İşte Louis Bonaparte 1870 Temmuzunda Prusya’ya savaş ilan ederken bu güdülerle hareket etmişti. Ama rüzgâr eken, sonunda fırtına biçecekti!
İşçilerden yükselen sesler ne yazık ki, emekçilerin canı pahasına iktidarını korumayı hedefleyen Bonaparte’ın kanlı oyununu bozamamıştı. Ama bu oyun onun kendi kendisine kurduğu bir tuzağa dönüşecekti. Bonaparte’ın büyük bir cümbüş eşliğinde ilan ettiği savaş, üzerinden daha iki ay bile geçmeden Fransa’nın yenilgisiyle neticelendi. Bu yenilgiyi fazlasıyla “onur kırıcı” hale getirense, Bonaparte’ın Prusya ordusuna esir düşmesiydi.
link: Marksist Tutum, Rüzgâr eken fırtına biçer, 18 Mart 2021, https://marksist.net/node/7295