1848 Haziranında işçiler “çalışarak yaşamak ya da dövüşerek ölmek!” şiarını bir kez daha bayraklarına yazıp ayağa kalkacaklardı. Bu saf bir işçi isyanıydı. Ne var ki Fransız burjuvazisi, daha birkaç ay önce monarşiye karşı işbirliği yaptığı işçi sınıfı 1848 Haziranında kendisine başkaldırınca çileden çıkacak ve bu isyanı kanlı bir şekilde ezecekti. Fakat burjuvazi devrim tehdidinin ortadan kalkmadığının farkında olduğu gibi, iç bölünmeleri yüzünden yönetemez haldeydi. Bonapartist bir darbenin zeminini döşeyen şey de işte buydu.
“Serüvenci Louis Bonaparte’ın bütün kilit noktalarını –ordu, polis, yönetim mekanizması– ele geçirerek 2 Aralık 1851’de burjuvazinin son kalesi olan Ulusal Meclisi havaya uçurmasını sağlayan şey de işte burjuvazinin bu iç çekişmeleri oldu. İkinci imparatorluk ve onunla birlikte de Fransa’nın bir siyaset ve maliye serüvencileri çetesi tarafından sömürülmesi dönemi başladı. Ama aynı zamanda, sanayi de, Louis-Philippe’in dar çaplı, pısırık ve büyük burjuvazinin ancak küçük bir bölümünün egemenliğini simgeleyen sisteminin ona hiçbir zaman kazandıramayacağı bir gelişme kazandı. Louis Bonaparte, burjuvaları işçilere karşı ve sırası gelince işçileri de burjuvalara karşı koruma bahanesiyle, kapitalistlerin elinden siyasal iktidarlarını aldı. Buna karşılık Louis Bonaparte’ın egemenliği de spekülasyon ve sınai etkinliği, uzun sözün kısası, tüm burjuvazinin yükselme ve zenginleşmesini, görülmemiş derecede kolaylaştırdı. İmparatorluk sarayı ve çevresi de bu zenginleşmeden, ondan da yüksek bir derecede gelişen rüşvet ve soygun payını aldı.”
link: Marksist Tutum, 1848 Haziran Ayaklanması, 18 Mart 2021, https://marksist.net/node/7290