İşçi sınıfının komünist şairi Nazım Hikmet, daha ilk gençlik yıllarında, içinde bulunulan savaş koşullarının da etkisiyle milli mücadeleye katılmak için Anadolu’ya gitti. Burada sosyalist fikirlerle, şanlı Ekim Devrimiyle tanıştı. Bundan sonraki yıllarda Türkiye Komünist Partisine üye oldu ve ömrünü sosyalizm mücadelesiyle, ezilenlerin yanında ezenlere karşı verilen kavgayla geçirdi.
1938 yılında Harp Okulu öğrencileri arasında komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılandı Nâzım, 15 yıl hapis cezası aldı. Harp okulu öğrencileri arasından da tutuklananlar oldu bu davada. Abdülkadir Meriçboyu bu öğrencilerden biridir. Okul arkadaşlarıyla sosyalist fikirlere ilgi duyar, Nâzım Hikmet’in şiirlerini okurlar. Nâzım şiirleriyle halkı isyana teşvikten tutuklanır, A. Kadir ise Nâzım’ın şiirlerini okumaktan. Yolları hapishanede kesişir. Bu kesişme pek çokları gibi A. Kadir’in de sonraki yaşamını şekillendirir, mücadelesinde yol gösterir.
Nâzım’ı gördüm, çocuklar,
Nâzım’ı gördüm, harç karıyordu,
Nâzım, kan ter içinde.
Nâzım’ı gördüm, çocuklar,
yükselen yapıya tırmanıyordu,
Nâzım, elinde mala.
Nâzım bir şairdir ama komünist bir şairdir. Onun şiirlerinin güzelliği, içine damıtılan kavgadan, aşktan ve hasretten, yenilgiler ve zaferlerden çıkarılan derslerden, Marksizm biliminden gelir. O ölümüne kadar hem parti içinde hem de dışında doğrularını savundu, muhalefet etti. Devrimci üretimine sürgünde, hapiste hiç durmadan devam etti.
Hapis yıllarında Orhan Kemal, Kemal Tahir, İbrahim Balaban, A. Kadir gibi niceleri, işçiler, köylüler, öğrenciler Nâzım Usta’nın eğitiminden geçti, Orhan Kemal’in deyişiyle “inandığı doğruların adamı” oldular. Hür olabildiği sayılı günlerde de polis takiplerine, baskılara, yıpratma çabalarına rağmen mücadelenin içinde olmaktan asla vazgeçmedi Nâzım. Mahpuslukta, sürgünde, hatta ölümünden yıllar sonra bile işçi sınıfının sosyalizm mücadelesinde ter dökenlere, sınıfsız bir dünyanın özlemiyle yola koyulanlara umut ve cesaret verdi.
Nâzım’ı gördüm, çocuklar,
Nâzım'ı gördüm, Nâzım’ı,
Nâzım'ı gördüm, koşuyordu
çocuklarla yan yana,
Nâzım, güneşe doğru,
dünyayı kucaklayarak.
Nâzım bizimle yan yana, koşuyor güneşe doğru! Kavgamızın bu sıra neferi genç kuşakları etkilemeye ve sınıfsız bir dünya özlemini yüreklere işlemeye, gidilecek uzun yollar için cesaret vermeye devam ediyor.
“Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü/ölürsem kurtuluştan önce yani/alıp götürün/Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni” demişti “Vasiyet” şiirinde. Gömülemedi Anadolu’da bir köy mezarlığına. Ama binlerce kırmızı gül gibi, binlerce yürek eğiliyor üstüne hâlâ kavgada.
link: Ankara’dan bir kadın işçi, “Nâzım’ı Gördüm Çocuklar!", 3 Haziran 2020, https://marksist.net/node/6955
Maden İşçisinin Bitmeyen Mükellefiyeti
Adsız Nefer Umudu Yeşertmeye Devam Ediyor!