“Dünyanın bittiği bir yerlerde Güzel sesli akşam perilerinin karşısında Dimdik durup ayakta tutuyor göğü, Başı ve yorulmaz kolları üstünde. Akıllı Zeus’un ona ayırdığı kader bu! Bu Atlas görür denizin bütün uçurumlarını, Ve koca direkleri omuzlarında taşır, Yeri ve göğü birbirinden ayıran direkleri…” (Odysseia I, 53-55)
Aslında Atlas’ın hikâyesi çok tanıdık. Bugün işçiler, emekçiler olarak âdeta egemenlerin sisteminin bizlere kestiği cezaları çekiyoruz. Bugün milyonlar olarak kapitalizmin tarihsel krizinin faturası hepimizin omuzlarına yıkılmak isteniyor. Kendi ellerimizle ürettiğimiz her şeye bir avuç asalak el koyarken, taleplerimiz, irademiz yok sayılırken, açlık, savaş ve işsizlik girdabında boğulurken, onların sözde demokrasileri altında gerçekte ne kadar özgürüz? Görünmez prangalar ile bağlıyız aslında. Kapitalizmin belirlediği sınırları içindeki hayatları yaşıyoruz. Kaderlerimizi onlar belirliyor. Hayatlarımızla kumar oynayanlar onlar. Burjuvazinin sömürü yasalarının kuralları dışına çıkmayalım diye, gerçekleri görmemizin, örgütlenerek bir araya gelmemizin önüne geçmek istiyorlar. Dışarıdan bakıldığında hepimiz “özgür bireyler” olarak görünüyoruz. Ama bu koca bir yalandan başka bir şey değil. Dünyadaki insanların %1’inin zenginliği, geri kalan %99’unun toplam zenginliğine eşitlenmiş durumda. Emperyalist kapitalizmin tüm kuralları belirlediği bu düzende, kimse gerçek anlamda özgürlükten söz edemez. Daha doğmamış çocuklarımızın bile haklarının gasp edildiği bir düzende yaşıyoruz çünkü.
Milyarlarca insan kapitalist sömürü düzenini yıkmadan gerçekten özgür olabilir mi? Elbette hayır! O halde çareyi doğru yerde aramalıyız. Bugün kurtuluş ne kadar uzak görünse de, derinleşen kriz fırsatları da beraberinde getiriyor. Dünyanın pek çok yerinde patlak veren isyanlar muktedirlerin yüreklerini ağızlarına getirmeye yetiyor. Çünkü biliyorlar, öküzün boynuzunda değil, biz işçilerin sırtında dönüyor dünya. Birleştirirsek gücümüzü, dünyayı yerinden oynatabileceğimizin farkındalar egemenler. Milyarlarca Atlas’ız bugün. Ama tek farkla, biz işçi sınıfı olarak örgütlenecek ve yeni bir dünyayı ellerimizle inşa edeceğiz. Bize bu “yükleri” reva gören kapitalist sistemi, efendileri ile birlikte ortadan kaldırarak yapacağız bunu da. Unutmayalım ki işçi sınıfı ancak kapitalizm yükünden kurtulursa gerçekten özgür olabilir!
link: Gebze’den kadın bir metal işçisi , Kapitalizmden Kurtulmadan Özgürleşemeyiz, 6 Nisan 2020, https://marksist.net/node/6879
Siyasi Tutsaklara Özgürlük!
İşçinin Depremi