13 Mayısta, Soma madeninde katledilen 301 işçi anıldı. Aradan koskoca 5 yıl geçti, Soma’da yaşanan acılar unutulmadı, unutulmayacak. Soma’da AKP’nin yaptıkları unutulmayacak. Yargının yaptıkları, kimin hizmetinde olduğu unutulmayacak.
13 Mayıs 2014’te, aylar öncesinden geliyorum diyen bir facia karşısında maden patronu önlem almayı masraflı bulduğu için 301 cana çalıştıkları yer mezar oldu… Geride bıraktıkları aileleri perişan oldu. Aradan geçen onca zamandan sonra Soma A.Ş. patronunun niye bu kadar rahat davrandığını görmüş olduk. Hükümet onun yanındaydı, kolluk güçleri onun yanındaydı, yargı onun yanındaydı. Ve ne yazık ki işçi sınıfı bu katliamın hesabını soracak bir örgütlülükte değildi!
Göz göre göre gelen katliamdan birkaç gün sonra bile, katliamı protesto eden, “hükümet istifa” diyen Soma halkına polis gazla, copla saldırmıştı. Ölen işçilerinden birinin yakını Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel tarafından tekmelenmişti. Dönemin başbakanı Erdoğan bu katliama gösterilen tepkiye karşı, bu işin fıtratında ölüm olduğunu söylemişti. İşçilerin hak arama mücadelesine tahammül edemeyen AKP, bu katliamın ilk günlerinde Soma’daki tepkileri bastırmaya çalışmıştı. Soma dışında da tepkiler büyümeye başlayınca geri adım atıp sorumlulardan hesap soracağı sözünü vermişti. Ama geldiğimiz noktada, bu sözlerin işçilerin tepkilerini sönümlendirmek için verilmiş boş sözler olduğu ortaya çıktı.
Katliamın hesabını sormak için davalar açıldı ve ancak 4 yıl sonra sorumluların bir kısmı hüküm giydi. Soma A.Ş. patronlarından Can Gürkan 15 yıl hapis ve 3 yıl maden işletme hakkından mahrum bırakıldı. Ama sermayenin “adalet” oyunu uzun sürmedi. 2019 yılının Nisan ayında Can Gürkan serbest bırakıldı ve maden çalıştırma yasağı kaldırıldı. Ailelerin yaraları kanamaya devam ederken sorumlular ödüllendirildi. Katil patronların yerine avukatları tutuklanmış olan madenciler “adaleti yeryüzüne çıkarmak için kömür çıkarır gibi çalışıyoruz” diyorlar. Adaleti olmayan bir ülkede adalet aradıklarını söylüyorlar.
Soma’da yaşananlar nasıl bir düzende yaşadığımızı acı bir şekilde anlatıyor aslında. Patronların kârı için çalışıyoruz, onların kârı uğruna ölüyoruz! Bir avuç asalak olan sermaye sınıfı gücünü örgütsüzlüğümüzden, işçi sınıfının örgütsüz oluşundan alıyor. Kendisine gelince örgütlülüğünü her türlü araçla pekiştirirken, örgütlü olmayı işçi sınıfına yasaklıyor. Örgütlü olmayı suç haline getiriyor. Milyonlarca işçinin birliğini parçalıyor, birbirine düşman ediyor, baskı araçlarıyla sindirmeye çalışıyor, yargıyla tehdit ediyor. Özünde küçük bir birlik gibi olan sermaye sınıfı elinde topladığı tüm güçleri kullanarak büyük bir ordu olan işçi sınıfını birlikte hareket etme gücünden mahrum bırakarak teslim almak istiyor. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, işçi sınıfı eninde sonunda ayakları üzerine dikilip yumruğunu vurarak zincirlerini koparacaktır. Zalimliğin fıtratında da bir gün ezdiği kitleler tarafından yok olmak vardır! Tarih bunun böyle olduğunu defalarca göstermiştir insanlığa!
link: Tuzla’dan bir kadın işçi, Adalet Göçük Altında mı Yoksa Sermayenin Arkasında mı?, 23 Mayıs 2019, https://marksist.net/node/6666
Avusturya’da Politik Skandal
Demokrasi İçin Birlik’ten Çağrı