Merhaba işçi arkadaşlar, bizler çeşitli metal fabrikalarında çalışan işçileriz. Türkiye’nin ana gündemi 24 Haziran seçimleri. Bizlerin bulunduğu bölge büyük bir sanayi havzası ve haliyle bu bölgedeki işçilerin gündeminde de seçimler var. Bizler bu seçimi her açıdan önemsiyoruz. Çünkü normal işleyen bir süreçte yapılan rutin seçimlerden çok daha farklı bir anlama sahip. Uzun bir süredir Türkiye tek adam rejimi dayatmasının gerilimlerini yaşıyor. Toplum siyasal iktidar tarafından yapay ve çok sert bir kutuplaşmanın, kamplaşmanın içine hapsediliyor. Tüm iktidar ipleri tek adam elinde toplanıyor, devletin tüm kurumlarında, toplumsal yaşamda tam bir kontrol kurulmak isteniyor. Eğitimde, yargıda, medyada tek seslilik hâkim kılınıyor. 24 Haziranda yapılması planlanan seçime, siyasi iktidar tarafından değiştirilen anti-demokratik seçim yasası ve aynı ölçüde anti-demokratik uygulamalarla gidiliyor. Muhalefetin baskı altına alındığı, cumhurbaşkanı adaylarından birinin hapiste tutulduğu adaletsiz bir süreç yaşanıyor. Tüm bu gelişmeleri hesaba katacak olursak 24 Haziran seçimi ve sonrası her açıdan önemli bir süreç olacak.
Biz metal işçileri, bulunduğumuz fabrikalarda gerçekleri anlatmaya devam ediyoruz. İşçi sınıfının büyük bir çoğunluğunun 24 Haziran seçimini önemsediğini görüyoruz. İşyerimizde işçilerin anlamlı bir kısmı siyasi iktidarın bu zamana dek emekçilere karşı patronlar sınıfının sopası işlevini yerine getirdiğini görüyorlar. Çıkartılan sermaye yanlısı yasalar yüzünden günden güne yoksullaştıkları için “Cumhur İttifakı ve Erdoğan’a oy yok” diyorlar. Fabrikalardaki metal işçileri, 16 yıl boyunca toplumun ekonomik refah düzeyinin sürekli gerilere gitmesinden şikâyetçiler ve özellikle son yıllarda ücretler enflasyon karşısında eridiği için “artık yeter, bu iktidara oy yok” diyorlar. Tek adam rejiminin bugüne kadar yaptıkları, hayata geçirdiği uygulamalar bundan sonra yapacaklarını da gösteriyor. Metal işçilerinin en çok itiraz ettiği konuların başında grev yasakları geliyor. Şimdiye dek 16 grev yasaklayan iktidar, OHAL ile birlikte artık istediğini hayata geçirmektedir. Siyasi iktidarın tam anlamıyla işçi hakları düşmanı olduğu, icraatlarıyla gün yüzüne çıkmıştır. Konuştuğumuz işçiler “elim kırılsaydı da AKP’ye oy vermeseydim, biz iktidara getirdik ama emekçiye karşı işverenleri destekliyorlar. Artık Erdoğan’a oy yok” diyorlar.
Bir otomotiv fabrikasında çalışan AKP’ye oy vermiş bir işçinin şu sözleri önemli bir gerçeği anlatıyor: “Ben Erdoğan’a inanmıştım, yoksulun, ezilmişin, adaletsizliğe uğramışların hakkını savunacağına en başta ikna olmuştum. Statükoya hayır diyordu, parti devletine hayır diyordu. Daha çok şey var söyleyecek ama gerek yok. Şimdi kendisi statükocu oldu, ülkeyi parti devletine dönüştürdü, mazlumların değil patronların hakkını savunur oldu. Geçmişte AKP’ye oy verdiğime pişmanım, şimdi kim AKP karşısındaysa oyumu ona vereceğim.”
Bir başka işçi ise muhafazakâr olduğundan ama tek adam rejimine karşı ideolojileri bir tarafa koyup birleşmek gerektiğinden bahsetti: “Şimdi ülkenin durumu hiç olmadığı kadar kötü, insanlar birbirine düşmanlaştırıldı, hoşgörü, dayanışma değerleri gittikçe yok edilmeye çalışılıyor. Bu iktidar devam etmemeli, yoksa halimiz perişan olacak. Ben fikirlerini çok doğru bulmasam da HDP ile birlikte olmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü başka türlü tek adam düzenini değiştiremeyiz.” Bir MHP’li isçi ise seçimler hakkındaki düşüncesini şu şekilde ifade ediyor: “Yıllardır benim kimliğim MHP, başka partiye oy vermedim. Ama şimdi vermek zorunda kalacağım, bu benim çok zoruma gidiyor. Yahu daha düne kadar başta Bahçeli ve biz sokaklarda Erdoğan ve AKP’ye karşı doğruları savunuyorduk. Yolsuzlukları, haramı, israfı eleştiriyorduk, şimdi ne oldu da birdenbire Bahçeli değişti, zalimin yanında oldu? Ben göz göre göre gidip oyumu MHP’ye veremem, çünkü sonu AKP’ye çıkıyor. Ben oyumu yakın bulduğum İYİ Partiden yana kullanmayı düşünüyorum.”
Bir demir çelik fabrikasında çalışan CHP’ye oy vermiş bir işçi ise, seçimlerde nasıl bir tutum alacağını şöyle anlatıyor: “Ben AKP’nin gerçek yüzünün toplumun çoğunluğu tarafından görüldüğünü düşünüyorum. Huzur, güven, adalet kavramlarını dilinden düşürmeyen Erdoğan tüm inandırıcılığını kaybetti. Ülke hiç olmadığı kadar huzura, adalete güzel geleceğe hasret. Ben cumhurbaşkanlığında oyumu Muharrem İnce’ye vereceğim, milletvekilliği seçiminde ise oyumu HDP’ye atacağım. Çünkü Mecliste çoğunluğu oluşturmak için HDP’nin barajı aşması gerekiyor. Eğer HDP barajı aşamazsa otomatikman 80 kadar milletvekilliğini AKP alır, bunu bilerek oyumuzu kullanmak zorundayız.”
Her karanlık gecenin bir sabahı var derler. Yaşanan onca haksızlık, baskı ve tek adam diktatörlüğü ilelebet sürmez. İşçi ve emekçi kesimlerin büyük çoğunluğu değişimin olacağına, bu karanlığın yıkılacağına inanıyor ve umutlular. Konuşup sohbet ettiğimiz işçiler farklı siyasi partilere oy vermiş olsalar da, birleştikleri ve ortak mücadele yürüttükleri bir ortam var. Tek adam rejimine ve baskısına karşı demokrasi mücadelesi veren işçilerin “değiştirebiliriz” umudunu görmemek mümkün değil. Geniş emekçi kitlelerindeki bu haklı değişim isteği çok anlamlıdır. Siyasi iktidara gereken cevap hem seçimde oy kullanarak, hem kullanılan oylara sahip çıkarak, hem de sonrasında yürütülen mücadeleyle verilecektir.
link: Gebze’den bir grup metal işçisi , Metal İşçileri Tek Adam Rejimine Hayır Diyor!, 18 Haziran 2018, https://marksist.net/node/6414
Tam Zamanıdır
HDP’den Büyük İstanbul Mitingi