Üretim sürecinden kopuk geçen uzun günler artık son buldu. Nihayet bir burjuva tarafından makul bulundum. Bir otomobil tamir servisinin resepsiyonunda müşteri danışmanı olarak işe başladım. İlk günler iş akışını anlamak için atölyelerde çeşitli işlere yardım ettim. Tanıştırıldığım işçilerin sıcak bir hoşgeldin için dahi vakit ayırmakta zorlanacak kadar işe kendilerini kaptırmış halleri beni bir hayli şaşırttı. Atölyeler arası hızla girip çıkan arabalar, bir yerden bir yere çoğu zaman yürümek yerine koşarak gitmeyi tercih eden işçilerin aceleci tavırları... İşçilerin yaş ortalaması çok genç. İlk başta işçilerin burjuvalar adına ortaya koyduğu bu motivasyonun kaynağını anlayamadım. Ortalıkta pek fazla sayıda ustabaşı, şef veya müdür gözükmüyor, oysa işçiler karınca gibi çalışıyor. Haftalık çalışma saatleri de hiç az değil. İşe yeni başlayan bir işçi olarak, işçilerin birçok konuda bana yardım edeceklerini, yol göstereceklerini düşünüyordum, ama öylesine kendi dertlerine düşmüşler ki benim durumumun farkında bile olmadılar.
İlk günler sınıf kardeşlerimin duyarsızlaştırılmış suratlarının ortasında bir gözlemci olmak beni neredeyse boğuyordu. Omuz omuza çalışmamıza rağmen birbirimizden alabildiğine kopuğuz. Sonraki günler gözlemlerim farklı noktalara kaymaya başladı. Sonuçta işçilerin bu halleri gökten zembille inmiş değil. Teknolojinin de yardımı ile burjuvazi, işçilerin üzerine bireyciliği ve rekabeti körükleyen bir iş disiplini giydirmiş. Hemen hemen tüm çalışanlara bir numara vermişler. İşçi bir işe başlamadan önce bu numara ile atölyesindeki bilgisayara gidip, başlayacağı iş zamanını açıyor, sonra iş bitince kapatıyor. Böylece işçinin hangi arabaya, nerede, ne zaman, ne kadar süre ile hangi işi yaptığından sistem haberdar oluyor. Bütün bunlara bakıp, “en azından işi nasıl yaptığını pek denetlemiyorlar” diye düşünüyordum ki tavanlardaki kameraları öğrendim.
Birçok açıdan çekim yapan bu kameralar, bekleme salonundaki müşterilere, işçilerin arabalarına neyi, nasıl yaptığıyla ilgili canlı yayın yapıyor. Bu yolla müşteriler hoşlarına gitmeyen bir şey olursa hemen şikayet ederek bu denetimi üzerlerine almış oluyor. Sonuçta kapitalist sistemde bir işin nasıl yapılacağını velinimetimizden daha iyi kim bilebilir?
Bir de her işçi yaptığı iş sonunda, çıkardığı işin son kontrol belgesini detaylı bir şekilde doldurup imzalayarak müşteri için arabaya bırakıyor. Bu yolla müşteri aracında bir işin kontrolünün yapılmadan belgeye kontrol edildi işareti atıldığını saptarsa, hemen okkalı bir şikâyette bulunup aracı ile ilgilenen işçiye dünyayı dar edebiliyor. Yani burada burjuvazi işçiyi doğrudan sorumluluğunu denetleyen belgeyi kendisine hazırlatarak müşteriye denetletiyor. Bütün bu denetim, müşterilerin acemilikleri ve anlayışsızlıkları sayesinde işçiler için önemli bir baskı oluşturuyor.
Bilgisayar programına kayıtlı işçi numaraları yolu ile sistem tarafından yapılan denetim, önemli birkaç işe yarıyor. Her işçi için ayrı prim sistemi oluşturulabiliyor. Böylece her işçi üç kuruş prim için yanındaki sınıf kardeşi ile kıyasıya yarışıyor. Bir de bu sistem işçilerin üretkenlik oranlarını istenilen şekilde raporlayarak burjuvaların temsilcilerine sunuyor. Bu yolla burjuvazi zam ayı geldiğinde bu raporlar üzerinden her işçiye ayrı ayrı zam yapıyor. Ve muhtemelen zamlara itiraz eden işçiler olursa onlara en üretken işçiyi, yani en iyi zam alanı gösterip ‘bakın sizde bu arkadaşınız kadar iyi çalışsa idiniz bu kadar zam alacaktınız’ diyerek üç kuruşluk yalanlar ile beş kuruşluk oyunlar çeviriyorlar.
Bütün bu anlattıklarımı tek tek göz önünde bulundurup ‘ne olmuş işte adamlar ne güzel saydam ve profesyonel bir iş çıkarıyorlar, kendine güvenen bir işçi bunlardan etkilenmemelidir’ diyenler olacaktır. Bunu söyleyen adam ya kapitalist açısından bakıyordur ya da müşteri açısından, zaten bu ikisinin memnuniyeti kısa vadede birbirini tamamlar.
Fakat bu tek tek saydığım durumların toplamının işçiler ve iş üzerindeki sonuçları, fazlası ile yıkıcıdır. Yaptıkları işe mesleki bir ciddiyet ve sorumlulukla yaklaşmaları gerekirken, onlar hep kapitalistin karı ve müşterinin memnuniyeti açısından yaklaşmak zorunda kalıyorlar. Böylece yapılan işin niteliği düşüyor aslında. Çünkü müşteri yapılan işin tekniğine yabancıdır, onun değerlendirmesi yüzeyseldir. Burjuvalar ise teknik sürece duyarsızdır onlar sadece karlarını değerlendirirler. Böyle olunca işçilerde işi aceleye getirerek, riskli oyunlara başvuruyorlar. Yani işçiler biçimci şişirme bir iş yaparak müşteriyi, işi alelacele yaparak da patronu tatmin etmeye çalışıyorlar. İşin gerektirdiği özen, göz ardı ediliyor. Ya işçiler nasıl etkileniyor bu süreçte?
Performansa dayalı zam ve prim sistemleri, müşterinin bilirkişi koltuğuna oturtulduğu düzenlemeler, dışarıdaki işsizlerin baskısı, işçileri bir makinenin dişlilerinden farksız hale getiriyor, duyarsızlaştırıyor ve onları omuz omuza çalıştığı sınıf kardeşine düşman yapıyor.
Sistemin kölesi haline getirilmiş sınıf kardeşlerimiz hayatlarının büyük kısmını bu atölyelerde bu şartlarda geçirmek zorunda bırakılıyor. Müşterilerin karşısında küçük bir çocuk gibi fırça yemek zorunda kalıyoruz. Eğer bir işçi yavaş çalışırsa ya da hata yaparsa ilk önce sınıf kardeşleri tarafından dışlanıyor. Onca sınıf kardeşinin ortasında bir işçi o kadar yalnız ki, sınıf kardeşleri ile paylaştıkları konular futboldan, dizilerden, ünlülerin hayatlarından ibaret. Saklanarak kuytularda sigara içiyorlar, öğle yemeğinde bir bardak çay için işyeri dışında kahvehane arıyorlar ve şartlar gün geçtikçe kötüleşiyor.
Burjuvazi haftalardır alt kimlik-üst kimlik tartışmaları yürütüyor. Biz işçiler kapitalizm altında, ya bilinçsiz işçiler olarak kimliksizleşiriz, ya da devrimci sınıf kimliğimizi sahiplenerek özgürleşiriz.
YAŞASIN İŞÇİ SINIFININ DEVRİMCİ MÜCADELESİ!
link: MT okuru bir işçi, Yeni İşyerinden Merhaba, 27 Aralık 2005, https://marksist.net/node/576
Bizler tohumuz
Kapitalizmin Mezar Kazıcıları