Bu yıl okulumuzun mezuniyet gecesinde kız öğrencilerimi tanımakta zorlandım. Saç ve kıyafet kısmını bir kenara bırakırsak bir düğünde gelin için bile abartılı sayılabilecek bir makyajla gencecik kızlarımız tanınmaz hale gelmişlerdi. Onlar bile birbirlerini tanımakta zorlanırken bizim tanımamız hiç mümkün değildi. Mezuniyet eğlencesi öğrencilerin gözünde sanki masallardaki prensin kendine eş aradığı bir baloydu. Kız ve erkek öğrencilerimiz güzelliklerini yarıştırdıkları bir gün için bir araya gelmiş gibiydiler. Üstelik bunlar, çoğu yoksul ailelerden gelen işçi-emekçi çocuklarıydılar.
Son yıllarda genç-yaşlı demeden kadınlar ve erkekler güzellik sorunlarına takıntılı hale gelmeye başladılar. Kozmetik ürünleri ve son moda kıyafetleri tükettirmek için reklâmlarda türlü numaralarla “muhteşem” görünen kadın ve erkek modeller boy gösteriyor. Onlar gibi olabilmek için insanlar çıldırmışçasına “muhteşem” görünmenin yollarına başvuruyor. Kimileri, bir ay boyunca uğruna ter akıtarak kazandıkları asgari ücreti en pahalı makyaj ürünlerine harcamaktan çekinmiyor.
Modayı takip etmek için artık reklâmlar, diziler ve mağaza vitrinleriyle yetinilmiyor, internetten dünyanın moda ikonları takip ediliyor. Vücudunun birçok yeri plastik cerrahiyle şekillendirilmiş bu plastik insanların bloglarına veya sitelerine reklâm almak için yaptıkları her şov ilgiyle takip ediliyor. Genç kızlar onlar gibi giyinmek, onlar gibi bir vücuda sahip olmak, onlar gibi dudaklara, göğüslere sahip olmak istiyor. Hiç olmadı kaşı, kirpiği onlar gibi olsun bari! Ama bu ikonların yüzbinlerce dolar harcayarak kendilerini soktukları şekillerle, bir işçinin aylık bir-iki bin lira ücretle kendini sokacağı şekil arasında ister istemez bariz bir fark oluyor!
Birkaç ay önce sağlık sektöründe çalışan bir hemşire ince dudaklarını güzel bulmadığı için asıl işi kuaförlük olan ama güzellik uzmanlığı sahtekârlığı yapmaya başlamış olan bir kişiye dudaklarına silikon dolgu yaptırmıştı. Bu yüzden de az daha dudaklarından oluyordu. Sağlık sektöründe çalışan, bu konuda daha bilinçli olması gereken bir genç kadın bunu yapabiliyorsa demek ki sorun çok büyük. Dünyadaki bu “güzellik hastalığı” giderek yaygınlaşıyor. Aslında gerçekten güzel olan birçok insan kendi güzelliğini yetersiz buluyor, göğüslerini büyütüyor, plastik cerrahi ile yüzünü değiştiriyor, burnunu veya çenesini küçültüyor, dudaklarını şişirtiyor, kaşlarını kaldırtıyor... Bu işe bir kere başlayan zaten yüzünü iyice yamultana kadar da durmuyor. Yüzü ucubeye döndükten sonra durumun farkına varanlara ise pişmanlık çare olmuyor. Kendi içinde tutarlılığı olmayan, elbise modası gibi kaş, saç başta olmak üzere, beden tipinin birkaç yılda bir değiştirildiği bu çılgınlığa ayak uydurmaya çalışmak için çıldırmış olmak lazım!
Kapitalizm insanlarda bilinçli olarak güzellik konusunda bir doyumsuzluk yaratıyor. Bu bir takıntı, hastalık haline geliyor. Ve insanlar paralarını ve zamanlarını daha güzel olabilmek için harcıyorlar, bu şekilde daha mutlu olacaklarını zannediyorlar. Peki, insan olmanın güzelliklerini yaşayamadığımız sürece bu yolla mutlu olabilir miyiz? Dünyayı güzelleştirmek için uğraşmadan güzel ve mutlu hissedebilir miyiz kendimizi?
Yaşadığımız kapitalist düzen işçileri, emekçileri girdabına çekiyor. Egemenler bir taşla iki kuş vuruyorlar. Hem emekçileri modanın esiri haline getirip başka şeylerle ilgilenmelerini engelliyorlar, hem de bundan kâr elde ediyorlar. İnsanlara sürekli kendini çirkin hissettiren, kendine olan güvenini kaybettiren, “güzelleşmek” için elinde avucunda ne varsa bu yolda harcamasına yol açan, gerçek sorunlara kafa yormasına engel olan kapitalizm yıkılmayı hak ediyor.
Gerçekten güzel hissetmek için daha güzel bir dünya kurmamız gerek! Sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya kurduğumuzda kapitalizmin ucubeleştiren “güzellik” anlayışından kurtulup güzel hissedip güzel yaşayacağız.
link: Kartal’dan bir öğretmen, “Güzellik” Tuzağı, 9 Temmuz 2017, https://marksist.net/node/5735
İşçilere Milliyetçilik Değil Kardeşlik Lazım
Kadınların Mücadelesi, Mücadelenin Kadınları /4